Tutarsız Bedeviler ve Eylemsizlik
Bu aralar hikâyelere merak salmış durumdayım. Bazı hikâyeler vardır ki, basit görünen yüzeylerinin altında insan doğasını derinlemesine sorgulatan güçlü anlatılar gizlidir. Aşağıda paylaşacağım hikâye de bunlardan biri. Sevgi, sorumluluk, bencillik ve fedakârlık arasındaki ince çizgiyi çizen bu hikâye, aslında modern dünyanın en büyük ikilemlerinden birini de özetliyor: Üzülmek ama hiçbir şey yapmamak.
“Bir bedevî çölde seyahat ediyordu. Omzunda su dolu bir tulum taşıyor, aynı zamanda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yolda onu gören bir başka seyyah niye ağladığını sordu. Adam, köpeğinin susuzluktan kıvranmasına çok üzüldüğünü söyledi. Diğer seyyah, niye su tulumundan köpeğine de su vermediğini sordu. Bedevî dedi ki: ‘Bunu yapamam. Su bana lazım.”
Bize yalnızca çölde geçen bir olayı anlatmıyor. Aynı zamanda insan doğasının çelişkilerini, modern hayatta sıkça rastlanan bir tutumu gözler önüne seriyor: Duygusal yoğunluk ve eylemsizlik.
Lübnanlı yazar Amin Maalouf’un şu sözleri, Bedevî’nin hikâyesine adeta bir not düşüyor:
“Her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar. Şikâyet eden bir insanın çözüm aradığını sanırsınız. Hayır! Bizde insanlar çözüm için değil, söylenmek için şikâyet eder. 50 sene aynı şey anlatılır, aynı gelir, aynı gider.” Öyle haklı ki…
Ne kadar tanıdık geliyor, değil mi? Maalouf’un bu sözleri yalnızca Ortadoğu toplumlarına değil, evrensel bir davranış kalıbına da işaret ediyor. İnsanlar, çevrelerindeki sorunları görür, üzülür, hatta ağlar. Ancak o sorunları çözmek için harekete geçmekten kaçınırlar. Duygular zirvelerde ama eylemler sıfır.
Bu davranış kalıbını yalnızca Ortadoğu’ya ya da bedevîlere özgü görmek haksızlık olur. Aslında bu........
© Nokta Haber Yorum
