İklim Adaleti ve Tekrar Chemtrails Konusu
Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN
**
Bu yazımızda önce “İklim Adaleti” konusunu ele alacağız. Ardından, küresel iklim değişikliği konusunun iklim modifikasyonu ve jeomühendislik ile ilişkisi nedeniyle bugüne kadar İklim Adaleti konusunda literatürde yazılanların ötesinde bir şeyler yapılması gerektiğini de vurgulamak için, daha önceki yazılarımızda ele aldığımız Chemtrails konusunu tekrar hatırlatacağız.
Konuyu ele almamızın vesilesi 25.12.2025 tarihinde Avrupa Hukuk Öğrencileri Birliği’nin “the European Law Students Association, ELSA” bir webinarına katılacak olmamızdır. Ardından bu konuyu gündemde tutacak bilimsel etkinliklere katılımlarımız sürecek. Neden mi önemli bir konu? Yazımızda bu soruya cevap bulacaksınız umarım.
İklim Adaleti Konusunun Önemi:
İklim adaleti, iklim değişikliğinin etkilerinin özellikle kırılgan topluluklar üzerinde eşitsiz şekilde hissedildiğine dikkat çeker. IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporları risklerin eşit dağılmadığını vurgular; bu nedenle savunmasız grupların seslerinin müzakerelerde duyulması önemlidir. Okyanus asitlenmesi, ekolojik bozulma, tarımda düşüş ve göç gibi olumsuz sonuçlar, düşük gelirli ülkeleri daha çok etkilemektedir. Azaltım ve adaptasyon politikaları, karbon emisyonlarını azaltarak ve dayanıklılığı artırarak adil çözümler geliştirir.
Uluslararası tartışmalarda, gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluğu ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hakkı eleştirilmektedir. İklim krizinde zengin ülkelerin düşük finansal katkıları ve yüksek emisyon oranları, yoksul kesimleri daha kırılgan yapmaktadır. Ekolojik adalet ise kaynakların adil paylaşımını ve herkesin sağlıklı bir çevreye erişim hakkını savunur. Gezegenin sınırlarının aşılması, küresel eşitsizlikleri ve sürdürülebilirliği tehdit etmektedir.
İklim Adaleti Hareketleri ve Politikalar:
İklim adaleti hareketleri, iklim krizinin dezavantajlı gruplara etkisine dikkat çekerken zengin ülkelerden mali destek, daha az tüketim ve yenilenebilir enerjiye yatırım talep ediyor. Taraflar Konferansı (COP) gibi uluslararası platformlarda iş birliği ve adalet odaklı çözümler geliştirilmeye çalışılıyor.
Paris Anlaşması'nın İklim Adaleti Perspektifinden Değerlendirilmesi:
Paris Anlaşması'nın Retorik ve Pratik Yetersizlikleri:
Paris Anlaşması, insan hakları, kırılgan ülkeler ve iklim adaleti kavramlarına retorik düzeyde yer vermekle birlikte, somut ve bağlayıcı adalet politikaları geliştirmekte yetersiz kalmıştır. Anlaşmanın zayıflıkları, gönüllülük esasına dayanan yapısı ve tarihsel sorumlulukları göz ardı etmesiyle belirginleşmektedir. Kayıp ve zarar mekanizması yasal bağlayıcılıktan yoksun olup, tazminat talepleri reddedilmektedir. Karar alma süreçlerinde adil temsil ve katılım sağlanması konusunda somut garanti bulunmamaktadır; müzakerelerde güç dengeleri kırılgan ülkelerin sesini kısıtlamaktadır. Sürdürülebilir kalkınma ve ısı artışının 2ºC altında tutulması hedefi nesiller arası adalet açısından olumlu görülse de ulusal katkıların yetersizliği hedefe ulaşmayı zorlaştırmaktadır. İnsan hakları ve kalkınma hakkı kavramları önsözde yer almakla birlikte, bağlayıcılık ve kapsam açısından sınırlıdır. Genel olarak Paris Anlaşması, iklim adaleti taleplerini retorik düzeyde karşılamakta, pratikte ise zayıf ve gönüllü bir mekanizma sunmaktadır.
Dağıtıcı Adalet Yaklaşımı:
Anlaşma, emisyon haklarının kişi başına dağılımı veya tarihsel sorumluluklar temelinde yük paylaşımını içermemektedir. Azaltım sorumluluğu, "ortak ancak farklılaşmış sorumluluk" ve "ulusal koşullar" ilkeleri ışığında gönüllülük esasına dayanmaktadır. Kirleten öder ilkesi ve tarihsel sorumluluk yaklaşımı, anlaşma metninde yer almamakta; bu da gelişmiş ülkelerin sorumluluğunu belirsizleştirmektedir.
Telafi Edici/Düzeltici Adalet:
Paris Anlaşması'nın 7. ve 9. maddeleri, gelişmekte olan ülkelere adaptasyon ve finansal destek sağlanmasını öngörmektedir. Yeşil İklim Fonu gibi araçlarla finansman hedeflenirken, fonların etkinliği ve desteklerin paylaşımı hâlâ belirsizdir. Anlaşma, ormansızlaşmaya karşı emisyon azaltımını ve yeni piyasa mekanizmaları kurmayı amaçlar; ancak bu yaklaşımlar, çevresel ve sosyal adalet açısından eleştirilmektedir. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve savunmasız grupların korunmasına dair somut düzenlemeler ise eksiktir.
Cezalandırıcı Adalet:
Paris Anlaşması, Varşova Uluslararası Kayıp ve Zarar Mekanizması'nı temel alır ve bu mekanizmanın işleyişini destekler. Anlaşmanın 8. maddesi, iklim değişikliğine bağlı kayıp ve zararlarla ilgili iş birliği ve destek artışını öngörür.
Prosedürel Adalet:
İklim müzakereleri, devletlerin ulusal çıkarları ve güç dengeleri çerçevesinde şekillenmekte, bu durum adil ve kapsayıcı karar alma mekanizmalarının oluşmasını zorlaştırmaktadır. Kırılgan ülkeler ve topluluklar, müzakerelerde ekonomik ve siyasi güç eksikliği nedeniyle karar süreçlerine etkin şekilde katılamamakta ve seslerini yeterince duyuramamaktadır. Paris Anlaşması sürecinde de güçlü devletlerin etkisi belirleyici olmuş, karar alma süreçlerinde zayıf ve kırılgan tarafların taleplerinin geri planda kalmasına neden olmuştur.
Ekolojik Adalet:
Anlaşmanın önsözünde okyanuslar da dahil tüm ekosistemlerin bütünlüğünün korunmasına ve Toprak Ana kavramına atıfta bulunulmuştur. Bu ifadeler ekolojik adaletin temelini oluşturan doğanın hakları ve insan-doğa ilişkisi perspektifine dikkat çekmektedir. Ancak metinde ekolojik adalet taleplerini karşılayacak somut ve bağlayıcı hükümler yer almamaktadır.
Nesiller Arası Adalet:
Anlaşma, küresel ortalama sıcaklık artışını 2ºC'nin çok altında tutmayı ve 1,5ºC'ye yaklaşmayı hedeflemektedir, bu da gelecek nesillerin yaşam hakkının korunması açısından kritik öneme sahiptir. Sürdürülebilir kalkınma ve düşük karbonlu büyüme vurgusu, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasıyla beraber ekonomik gelişmenin de devam ettirilmesine odaklanmaktadır. Bu hedefler, iklim adaletinin nesiller arası boyutunda, gelecek nesillerin yaşanabilir bir dünya bırakma talebini yansıtmaktadır. Ancak, ulusal katkı beyanları ve mevcut politikalar, hedeflenen ısı artışının çok üzerinde kalmakta ve bu da iklim adaletinin taleplerinin tam karşılanmadığını göstermektedir. Nesiller arası adaletin sağlanması için uluslararası iş birliği, kararlı politikalar ve güncel hedeflerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
İnsan Hakları:
Anlaşmanın önsözünde insan hakları, sağlık hakkı, yerli halkların hakları, çocukların, engellilerin ve hassas grupların hakları gibi geniş bir yelpazede haklara vurgu yapılmaktadır. Aynı hükümde cinsiyetler arası eşitlik, kadınların güçlendirilmesi ve kuşaklar arası adalet de insan hakları kapsamında belirtilmiştir. Bu hüküm, Anlaşma metninin bağlayıcı olmayan önsöz bölümünde yer almakta, dolayısıyla hukuki bağlayıcılığı sınırlıdır.
Kalkınma Hakkı:
Anlaşmanın önsözünde kalkınma hakkı vurgulanmakta, yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma sıklıkla dile getirilmektedir. Ancak emisyon hakkı, yani gelişmekte olan ülkelerin kalkınma için atmosfer alanında yer açılması ve gelişmiş ülkelerin bu konuda ekolojik borçlarını ödemesi talepleri Anlaşma metninde yer almamaktadır.
Hukuki Boyut:
Paris Anlaşması, taraflar için hukuki bağlayıcılığı olan bir düzenlemedir ancak........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden