ESKİŞEHİR VAKASI?!

DURUM ANALİZ

Coşmak isteyen için her şey bir vesile.
Ne var ki, boş laf zihin yorar.
Meydanı boş bulan sallıyor!

Herkes aynı anda yalan söylemeye başlar ise vs vs.

Aynı su'da iki defa yıkanılmaz.

"Cesur"uz ama aynı zamanda "buz gibi akıl"la masaya vuran,

Nerede ne zaman gaza geleceğini, nerede duracağını bilen duruş'a da sahip'iz.

"Kurallarını koymadığım(ız), şartlarında uzlaşmadığım hiçbir hikayenin içinde yer almıyorum!"
Yaşam'da kuralsız hiçbir şey yok!
Yazılar lirik de olsa, her şey yüksek matematik.

Atalarımız "iyilikten maraz doğar" demiş olsalar da, işimiz yazmak, hakikati anlatmak, tuzaklara dikkat çekmek, tüm maraz'ına rağmen.

Nitekim...

Tarlaya atılan bir tohum birdenbire kocaman bir çınara dönüşmüyor.

Toplumun değişim ve gelişim süreci de, hiçbir zaman bir günde kendiliğinden oluşmuyor.

Fidanların ve insanların gelişmesi birbirine benzer.

Geleceği inşa etmek isteyen toplumlarda, hem fidanlara hem de çocuklara çok önem atfedilir.

Fidanlar, insanlığın hem bedensel gelişimi hem de ruhsal gelişimi için önemlidir.

Demem o ki:

Toprak ana ile iyi geçinmek, doğa ile barış içerisinde yaşamak bir "Türk Töresi"dir.

Nüans?!

Doğanın en önemli parçası toprak, toplumun en önemli parçasının aile olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Geleceğimiz için hem toprakların korunması, hem de evlatlarımızın korunması en büyük amacımızdır.

Hal böyleyken...

Toprak ve çocukların önemini kısaca değinmemizin altında yatan gerçek şu:

Geçen hafta Eskişehir'de, 18 yaşına yeni girmiş bir gencin, "Bilgisayar Oyunu"ndan çıkmış bir karakter gibi

Toplum içerisinde savunmasız yaşayan insanları bıçakla yaralama hadisesi.

Bu olay, toplumun ve gençliğimizin, sosyolojik olarak nereye evirildiği noktasında çok fazlası ile veri sunmakta.

Burada tartıştığımız konu, toplumun nasıl bu yöne evirildiği, buna hangi aktör ya da yapıların destek olduğu?!

Bu tartışmayı ele alırken yazının başlığı üzerine epeyce düşündüm.

Başlığımız, "Küçük Amerika" ya da "Her Mahallede Bir Zengin" hikâyesi üzerine inşa edilecektir.

Başından beri üzerinde durduğum nokta, herhangi bir toplumsal, iktisadi ya da siyasi gelişmenin dünden bugüne olmadığı tezi?!

Bu noktadan sonra ise nasıl oldu da, birden bu tür vakalar ortaya çıktı?!

Bunun tartışması üzerinde yoğun olacağız.

II. Dünya Savaşı'nın bitiminden itibaren, ABD’nin uluslararası sistemi domino etmeye başlaması, Türk Devleti'ni de etkiledi.

İşte bu ahval şerait içerisinde, ekonomik olarak "Marshall Yardımları"nın başlaması,

"Truman Doktrini" gibi olguların oluşması,

Hem Dünya toplumlarını hem de Türk toplumunu derinden ve geri dönülemez şekilde etkiledi.

Uluslararası sistem, başka bir yöne, ABD ve SSCB arasında soğuk savaşa evirilirken, Türk toplumu da Batı'dan yana tavır aldı.

Yani?!

Soğuk savaş içerisinde, safını Batı'dan, ABD'den yana aldı.

Dönemin ruhu içerisinde bu durumu değerlendirdiğimizde (Zeitgeist), bu çok normaldir.

Çünkü, 1808 sened-i ittifak ile başlayan ve Cumhuriyetle devam eden "modernleşme süreci"nin bir parçasıdır.

İşte bu tercih, günümüzde yaşadıklarımızın da bir parçasıdır.

Burada neden bu tercih yapıldığının tartışılması olmayacaktır.

O zamanki siyasi elitler, böyle bir karar almışlardır.

Bunun bir sürü görünen ya da görünmeyen sonuçları vardır.

Fakat unutmamak gerekir ki;

Alt yapısı........

© ngazete