Gökyüzü gri; ağaçların çıplak dalları, üstlerine düşmüş olan karın ağırlığıyla belki de ömürlerinde ilk kez alçakgönüllülükle eğiliyor. En büyük ziynetleri olan yapraklarıyla süslü oldukları zaman sanki yerin göğün tek hâkimi onlarmışçasına takındıkları gururlu hallerinden eser yok. Oysa yağan kar onları nasıl da güzelleştirmiş.
Çocuklar el değmemiş kar kümeleri ile kendilerine yaraşır biçimde çeşitli oyunlar oynuyor, birbirlerine kartopları atıyor, kardan adam yaparken büyükleri onlara yardımcı oluyor. Giysileri nasıl? Üstlerinde abla, ağabeylerinin küçülmüş ama hâlâ kendilerine büyük gelen, yer yer sökülmüş hatta yırtılmış paltoları, ayaklarında artık kendilerine küçük gelen, ayak parmaklarının içinde ikiye katlandığı ama yine de onları soğuktan koruyan çizmeler onları mutsuz kılmayı başaramıyor. Yanakları soğuktan kıpkırmızı, çatlamış. Başlarında şapka yok, kulakları donmasın diye naylon torbayı ikiye katlayıp eşarp gibi bağlamışlar. İyi ki naylon torbalar var; delik eldivenlerinin üstüne geçirdiler mi ellerinin ıslanması sorunu çözümleniyor hemencecik. Çocuk işte, yine de çok mutlu anın tadını çıkarıyor. Gökten ay dedeyi indirsen yanında güneşi de isteyen tatminsiz varsıl çocuklar gibi değiller; onlar da mutlu........