“Demirkırasi!”

1950’de geçtiğimiz iddia edilen demokrasiye taktığımız isim buydu!

Hadi çekinmeyin, itiraf edin... Siz bu ülkenin demokrasiyle idare edildiğine hiç mi hiç inanmadınız! Hatta, adım gibi eminim; sık sık aranızda tartışıp, “böyle demokrasi mi olur” diye veryansın ettiniz!

Aradan 75 yıl geçti… Hala neden bu ülkede demokrasi olmadığını, bu şartlar altında olamayacağını maddeler halinde birbirinize sıralıyorsunuz...

Bu ülkede yarım asırdan beri demokrasi oyunu oynandığını, demokrasinin yurttaşlara yalnızca seçimden seçime oy vermek olarak yutturulduğunu yana yakıla anlatıyorsunuz. Bunun ancak bir “elitler demokrasisi” olduğunu, böylesi bir düzende oy isteyenlerin her türlü rezilliği yapma hakkına sahip sayıldığını, oy verenlerin ise ancak “çağdaş köle” sıfatına hak kazanabildiğini yaşanmış olaylarla açıklıyorsunuz.

Böyle bir “demokratik” düzende en hırsızın, en yüzsüzün, en namussuzun el üstünde tutulduğunu, gerçek demokrasilerde suratına bile tükürülmeyecek, yeri ancak hapishane olabilecek bu türden yaratıkların bizim “demokrasimizde” eli öpülesi münevver insanlar olarak baş tacı edildiğini, üstelik isim zikrederek söylüyorsunuz…

-Kusura bakmayın ama çok fesatsınız!

Tıpkı benim gibi! Bizimkisi deyim yerindeyse, “al gülüm ver gülüm demokrasisi!

Daha açık bir anlatımla, “rüşveti ver, oyu kap” demokrasisi. Parası ya da partide güçlü arkası olan aday gösterilecek, seçim döneminde deve yüküyle para ya da olanağı etrafa hortumlayacak, seçildikten sonra da lideri ne diyorsa o yönde parmak kaldıracak. Namusuyla seçilenler ise zaten........

© Nefes