Hülya Avşar Zeynep Sönmez’i yener mi?

2000’lerin başında tanışmıştım İpek Şenoğlu ile, Türk tenisinin o dönemdeki lokomotifi olmadan önce... 2004’te ABD Açık’ta 3 tur oynayınca herkesin dikkatini çekti. Spor gazetecileri gibi magazinciler de düştü peşine... “Neyim eksik” diye ben de aradım! Buluştuk... İstinye’deki kortlarda sinirle karşıladı beni… Benden önce röportaj yapan magazin muhabirinin sorduğu soruya kızmıştı: “Hülya Avşar ile maç yapsanız kazanır mısınız?”

Şaşırmamıştım. Çünkü tenis o dönemde Hülya Avşar’ın yaptığı spordu! İstanbul-Eskişehir-Ankara üçgeninde otobüslerle mekik dokuyan İpek Şenoğlu’nun raket çantasının içinde gitar taşıdığını zannedenlerin sayısı çoktu.

2000'lerin ikinci yarısında açtığı kapıdan 2010'larda diğerleri girdi: Çağla Büyükakçay, Marsel İlhan, İpek Soylu...

2000'lerin ikinci yarısından, 2020'lerin başına kadar olan dönemde bir de turnuva fırtınası vardı Türkiye'de: İstanbul Cup, İstanbul Open ve WTA Finalleri... Kimler geçmedi ki İstanbul'dan: Serena ve Venus Williams, Maria Sharapova, Agnieszka Radwanska, Caroline Wozniacki, Petra Kvitova, Victoria Azarenka, Angelique Kerber, Li Na… Grigor Dimitrov, Marin Cilic, Milos Raonic ve de ‘Majesteleri’ Roger Federer…

Türkiye’de tenisle ilgilenen az sayıda gazeteci; dünyanın en iyilerini yakından tanıma, sohbet etme fırsatını bulmuştu.

Boğaz Köprüsü’nde maç, Sharapova gibi yıldızların Osmanlı giysileriyle Topkapı Sarayı’nda verdiği pozlar, Türkiye’nin tanıtımına da harika katkılar yapmıştı…

Tenis müthiş bir ivme kazandı o dönemde. Tenisin global destekçisi BNP Paribas ile TEB’in de girişimleriyle farkındalık arttı. Bu sporun alt yapısına hiçbir katkısı olmayan ‘senior’ tenisinden performans tenisine, otel turnuvalarından WTA ve ATP seviyesine geçişin adımları atılmıştı.

Rüzgar; Monica Seles, Martina Hingis, Pat Cash gibi eski efsaneleri de Eugenie Bouchard gibi popüler yıldızları da taşıdı Türkiye’ye…

Ama 2020’lerde........

© Nefes