menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs’ta ortak zemin arayışı

14 1
07.12.2025

Yusuf Kanlı

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi María Angela Holguín Cuellar’ın adaya dönüşü, çözüm arayışının uzun tarihinde belki de en kırılgan döneme denk geliyor. Holguín bu hafta hem Kıbrıslı Türk lider Tufan Erhürman hem de Kıbrıs Rum lider Nikos Christodoulides ile ayrı ayrı görüştü; 11 Aralık’ta ise iki liderle ortak masaya oturacak. Ardından Atina ve Ankara temasları gelecek. Eğer süreç tıkanmazsa yıl bitmeden veya Ocak başında gayriresmî bir 5 1 buluşmasına geçilmesi planlanıyor.
Bu diplomatik trafik, sıradan bir prosedür değil. Asıl mesele şu: Taraflar hâlâ ortak bir başlangıç noktası bulabilir mi, yoksa yılların güvensizliği artık aşılmaz bir duvara mı dönüştü?

Görünürdeki kolay cevap, “karşı taraf yanlış yönde ilerliyor” demek. Bu söylem her iki tarafta da siyasetin en konforlu savunma hattı. Ancak gerçek çok daha karmaşık.
Kıbrıs Rum toplumunda hayal kırıklığı ve belirsizlik, son yıllarda aşırı sağ söylemin yükselmesine yol açtı. Siyasetçiler için manevra alanı daraldı. Kıbrıs Türk toplumunda ise çözümsüzlüğün uzaması; ekonomik kırılganlık, demografik kaygılar, yönetişim sorunları ve özellikle gençler arasında hızla büyüyen umutsuzluk sarmalını tetikliyor. Her iki toplumun sıkışmışlığı birbirine sandığımızdan daha fazla benziyor.

Kıbrıs Rum tarafında son yılların en önemli siyasi dönüşümü, şiddet geçmişi de olan aşırı sağın özellikle ELAM üzerinden normalleşmesi oldu. Bir zamanlar marjinal görülen bu yapı bugün parlamentoda temsil ediliyor, kamuoyu söylemlerini etkiliyor, hatta siyasi gündemin çerçevesini belirliyor. Sadece beş ay sonra yapılacak seçimlerde büyük olasılıkla Rum siyasetinin ikinci değilse bile kesin üçüncü büyük partisi olacağını öngörüyor kamuoyu araştırma şirketleri.

Kıbrıs Türk toplumu için bu yalnızca bir “iç siyaset olgusu” değil. ELAM’ın ideolojik referansı olan EOKA-B, Türklerin hafızasında çok net bir çağrışıma sahip: 1963–1974 dönemindeki saldırılar, kuşatmalar, kayıp insanlar, yakılan köyler, barbarca katledilen canlar ve varoluş mücadelesi.

Dolayısıyla ELAM’ın göçmen karşıtı, Türk karşıtı, siyasi eşitliğin reddedilmesine dayalı söyleminin Rum siyasetinin ana akımına sızması, Türk toplumunda keskin bir endişe yaratıyor.
Bu endişeyi en fazla derinleştiren unsur ise şu siyasi slogan: “Sıfır asker, sıfır garanti.” Rum tarafındaki bazı partiler tarafından tekrarlanan bu söylem, ELAM’ın tırmanışıyla birleştiğinde

Türk........

© Muhalif