Bir kıtaya değil, bir gerçeğe yolculuk: Afrika’da bir sağlık gönüllüsünün notları |
Hayatımın belki de en inanılmaz macerasından detayları okumak üzeresiniz sevgili okur.
Daha önce birçok şirket, marka ve dernek için sunuculuk yapmıştım. TADD Afrika ile ilk yakın temasım, bu yıl onların “25 Mayıs Afrika Günü” etkinliklerinde sunucu olmamla başladı. Nerden bilebilirdim ki, hayatımın en unutulmaz anılarında onların vesilesi olacaktı.
Afrika’da dokundukları hayatları, yaptıkları organizasyonları görünce küçük çapta bir bağışçı olarak TADD ailesine katıldım, derken Eylül ayında Dernek Başkanı Dr. Bilgehan Güntekin, bana “Kasım ayında Gambiya’da gerçekleşecek sağlık organizasyonuna medya sözcüsü kimliği ile gönüllü olarak katılmak ister misin?” diye sordu. Ben bir an bile tereddüt etmedim, hiç korkmadım ve hiç geri adım atmadım sanki hayatımın en anlamlı yolculuğu için yıllardır kendimi hazırlamış gibiydim.
Nasıl güzel hazırlandım bu seyahate bilseniz. Resmen bayram çocuğu gibi bekledim uçuş günümüzü.
Plastik Cerrahi, Üroloji, Kadın Doğum, Genel Cerrahi ve KBB alanında hekimler, anestezi teknikerleri, hemşireler ve gönüllülerden oluşan 19 kişilik ekibimiz ve beraberimizdeki 52 koli ilaç ve malzeme ile beraber havalimanında buluştuk ve 7 saatlik uçuşun sonunda kıtaya ayak bastık. Uçaktan iner inmez yüzüme çarpan sıcak hava, fön makinesi yüzüme tutulmuş gibiydi. Üstelik de saat akşam 10 olmasına rağmen. Havaalanından sonra bizi bekleyen yaklaşık 5 buçuk saatlik bir de otobüs yolculuğumuz vardı.
Kara yolculuğunu daha öncekilerden benzersiz kılan farklar nerdeyse sürekli dümdüz bir yolda gitmemiz, sağlı sollu sürekli etrafı incelerken her 4-5 km’de bir durdurularak polis kontrolünden geçmemizdi. Zifiri karanlıkta seyreden yolcukta bir an uyuya kalırsam, polis kontrolünde gözüme tutulmuş bir fenerle uyanıyordum. Beklediğimizden de uzun süren kara yolculuğun ardından otele varınca “küçük” bir sürprizle karşılaştık çünkü odamızın banyosunda hiçbiri birbirine benzemeyen farklı tür, boyut ve şekillerde yaklaşık 20-25 böcek özgürce banyo zemini üzerinde dolaşmaktaydı. Oda arkadaşımla birbirimize bakışmamız hala aklımda. Böcekler ve biz aynı odadaydık ve onlar sayıca bizden çok çok üstündü 😊
Otelimizin bölgenin en lüks oteli olduğunu da belirtmem gerek çünkü musluklarda su, prizlerde elektrik olması az sayıda yerleşim yerinde görülen özelliklerden biriydi ve otelimizde de bu imkanlar vardı. Yine bir dipnot olarak eklemem gerekirse Bansang’da kaldığımız otelde hiçbir hijyen sorunu yoktu, pırıl pırıl diyebilirim. Bahçede karşılaştığımız maymun, iguana, baykuş ve çeşitli zıplayan, sürünen, kabuklu ya da yumuşak dokulu canlılar ve odamızdaki davetsiz misafirler doğanın içinde oluşumuzun bir hediyesiydi sadece.
Hastaneden önce size yetimhaneden bahsetmek istiyorum. İlk gün ekip olarak Sambatago Yetimhanesini ziyaret ettik ve bağışçıların hediyeleri olan kuru gıdaları teslim ettik, çocuklarla ilgilendik, oyun oynadık, hediyeler dağıttık. Lolipop şeker verdiğimiz çocuklar, lolipopu dışındaki plastik ambalajı ile yemeye başladığını görünce midemize ilk yumruğu yemiş olduk. Bahçenin ortasında koca bir kül yağını vardı ve öğrendim ki, yetimhanede elektrik olmadığı için hava kararınca ortada yanan büyük ateşin verdiği ışıkla çocuklar eğitime devam edebiliyordu.
Sanılanın aksine yetimhanede genel hava neşeli, gürültülü, ritmi yüksek ve karmaşıktı. Fotoğraf çekmek için izin aldığımda o Afrikalı simsiyah derin gözler, bir an bile kımıldamadan nasıl........