Ticaretin gölgesinde kadın bedeni ve seks ekonomisi

Modern çağın “pazar yerinde” kadın bedeni, gündüz kuşağı programlarından magazin bültenlerine, TikTok benzeri platformlardan masum gibi duran, fakat arka planında türlü işlerin döndüğü “evlendirme” programlarına kadar pek çok yerde bir vitrin ürünü gibi sergileniyor.

Kadın imajı kişisel özgürlükler pahasına basitleştirilip sıradanlaştırılıyor.

Sosyal medya, kullanıcıların tek bir tıklamayla her türlü ilişkiyi satın almalarına veya pazarlamalarına olanak tanıyarak, cinsel ilişkileri birer tüketim malı haline getiriyor.

İşin ironisi, teknoloji birçok mesleği yutup yok ederken, "özgür" platformlar aracılığıyla kişisel hayatları vitrine çıkaranları zengin ediyor. Bir taraftan "OnlyFans" fenomenleri, milyonlarca takipçi toplayarak astronomik gelirler elde ederken, diğer yandan bu durum, cinsiyetler arası eşitsizliği ve sömürüyü daha da pekiştiriyor.

Pavyonların kuytu köşelerinden sosyal medyanın yapay ışıltılı sahnelerine kadar uzanan bir yelpazede, kadınlar ve kız çocukları, (ne acıdır ki genellikle ailelerinin de göz yumduğu) bir “para makinesi” haline geliyor.

Bu durum, sıklıkla cahillikle ilişkilendirilse de, aslında eğitimli ve meslek sahibi insanlar da bu ekonomik çekiciliğe kolayca kapılıyor. Neden mi? Çünkü seksapelitenin yarattığı kolay para, ağır ve yorucu işlerde elde edilecek kuruşlara ağır basıyor. Kadının cazibesinin ve dış görünümünün mükemmelleştirilerek sunulması, asgari ücretin biraz üzerinde gelir elde etme alternatifine kıyasla çok daha cazip bir kaldıraç haline gelmiş durumda. Yüksek enflasyonun pençesinde kıvrananlar için, kendini sergilemek, aniden vuku bulan bir zenginlik umudu olarak beliriyor.

Ülkemizde ve dünya genelinde, özellikle derin yoksulluk ve zorlayıcı ekonomik koşullar altında hayatta kalmaya çalışan toplumlarda yaşanan büyük dramlar, kadının hayatındaki acı gerçekleri yansıtıyor.

Ekonomik fayda sağlamanın etik ve ahlaki maliyetlerini bütünüyle göz ardı ettiğimiz, acı insan hikayeleriyle dolu bir toplumsal kabulleniş ortaya çıkıyor.

İSTATİSTİKLERLE YÜZLEŞMEK

Dünyanın dört bir yanında, istatistikler soğuk ve sert gerçeklerle konuşuyor.

Örneğin, 2016 yılında Türkiye'de resmi olarak kayıtlı 115 bin seks işçisi olduğu bildirilmiş. Bu rakam, birçok kişinin bu sektörde görünmez kaldığını düşündüğümüzde, buzdağının sadece görünen kısmı.

Küresel çapta, seks oyuncakları pazarı 12 milyar dolarlık devasa bir ekonomik güç haline gelmiş.

Tayland'da seks turizmi endüstrisi, yaklaşık 25 milyar dolarlık bir hacme ulaşmış. Burada 700 bin seks işçisi, 4.6 milyon erkeğe hizmet veriyor. Bu, bölgedeki cinsel ekonomik aktivitenin ne denli “canlı” olduğunu gösteriyor.

Dünya genelinde bilinen yaklaşık 40-45 milyon seks işçisi var ve bu işçilerin 'i 13-25 yaş aralığında!

Brezilya'da sadece çocuk seks işçisi sayısının 250 bin olduğunu düşününce, durumun vahameti daha da belirginleşiyor.

İnternet kültürü ise bu karanlık pazarı daha da besliyor: İnternet içeriklerinin %4'ü pornografi, aylık 3 milyar pornografik video izleniyor ve indirilen içeriklerin yaklaşık 4'ü pornografi içeriyor.

Bu rakamlar, seks ekonomisinin sadece fiziksel dünyada değil, dijital alanda da nasıl kök saldığını gözler önüne seriyor.

SEKS EKONOMİSİ VE NAMUS CİNAYETLERİ

Bu istatistiki verilerle birlikte toplumsal yapılardaki sessiz çürümeyi ve onun acı verici sonuçlarını daha net bir şekilde görebiliyoruz.

Seks ekonomisi ve kadına yönelik şiddet arasındaki bağlantı, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadının nesneleştirilmesi üzerinden anlaşılabilir. Ekonomik sistem........

© Muhalif