İmamoğlu ile alacakaranlık biter, şafak söker mi?

(31 MART YEREL SEÇİMLERİNİN ARDINDAN)

31 Mart yerel seçimlerin ardından Türkiye derin bir nefes alıp, yeni bir sayfa açmıştır.

Bazı bölgelerde 74, bazılarında ise 50 yıldır yönetimde olamayan, yıllarca iktidardan uzak kalan CHP, bu kez yerel yönetimlerde önemli bir zafer elde etmiştir.

Seçimin kazananının hiç şüphesiz CHP’dir.

Bu başarı, partiye adanmışlıkla emek veren, başarılarla dolu geçmişi ile seçimler için ciddi bir enerji ortayakoyanÖzgürÖzel gibigençpolitikacılarınçabasıyla mümkün olmuştur. Yıllar sonra CHP'yi zaferin sevinciyle buluşturanÖzel'in öncülüğündeki bu ekip partiye yeni bir soluk getirmiştir.

Bu çabaların yanı sıra 31 Mart seçimleri, zorlu ekonomik koşulların, yolsuzlukların, halkın çaresizliğinin, emeklilerin “seyyanen” itirazlarının, sarayın şatafatına karşı protestoların ve konjonktürün etkisiyle de kazanılmıştır. Ta 1994’lerden itibaren, cumhuriyetle, laiklikle, çağdaş değerlerle başlayan bilek güreşinin, atılan naraların, ötekilere karşı aşağılamaların, kötü yönetimin, ülkenin adım adım taşındığı bugünkü halinin neticesi olarak da kazanılmıştır.

Ekonomi, seçimlerdeki başarının ana belirleyicisi oldu. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar sandığa yansıyan tepkinin de ana nedenlerinden biri haline geldi. Bu durum, seçmenlerin ekonomik istikrar ve refah arayışının ne kadar hayati olduğunun altını çizmektedir.

Ayrıca seçim kampanyası sürecinde, hükümetin tüm kaynakları ve olanaklarıyla sahada olması, İmamoğlu'nun ise onların karşısında tek başına ve yalnız bir figür olarak algılanması, onun ikinci kez mağdur edilmiş olduğu izlenimini güçlendirmiştir. Bu algı, İmamoğlu'na galibiyeti getiren diğer önemli bir etken olarak öne çıkmıştır. Halk nezdinde İmamoğlu, Erdoğan’a, iktidarın tüm makamlarına, hükümetin gücüne rağmen muzaffer olmayı başaran kişidir.

CHP'nin bugünkü yerel yönetim başarısında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeğinin, uzun süren sabrının ve ektiği tohumların da etkisi yadsınamaz. İmamoğlu ve Yavaş gibi isimlerin bünyeye katılması, Kılıçdaroğlu'nun uzlaşmacı ve kapsayıcı liderliğinin bir sonucudur. Bu isimlerin partiyle bütünleşmesi ve bugünün kazanımları, Türkiye'nin sosyolojik yapısının doğru analiz edilmesiyle mümkün olmuştur. Kılıçdaroğlu 6’lı masayı bir araya getirerek milliyetçilerden muhafazakarlara kadar sağ seçmenin CHP'ye oy verebilmesi için iyi bir zemin hazırlamıştır.

Kılıçdaroğlu'nun liderliği döneminde, partinin geniş kitlelere açılmasında oynadığı kritik role hak ettiği saygıyı göstermek, CHP'nin hem iç bütünlüğünü hem de toplumsal saygınlığını artıracaktır.

Devleti kuran parti olarak CHP’nin çok uzun yıllardır tek başına iktidar olamamasının temelinde, Cumhuriyet'in temel değerlerine sıkı sıkıya sarılamama, Cumhuriyet mirasını etkin bir şekilde koruyup geliştirememe, halka tepeden bakma, halktan kopuk, seçkinci bir anlayışı benimseme gibi sorunlarve ahde vefa ilkesindeki yetersizlikler yatmaktadır.

27 Mayıs ihtilalinden sonra, 1965’e kadar ülke, İsmet İnönü başbakanlığında yönetilmiştir. 1973 genel seçimlerinden itibaren Ecevit liderliğindeki CHP sahneye çıkmıştır. CHP, 1961 Anayasası sonrasındaki seçim sayılmazsa, çok partili döneme geçildiğinden beri ilk kez 1973’te seçim kazanmıştır. Ancak CHP tek başına iktidara gelecek çoğunluğu elde edemediği için Ecevit-Erbakan koalisyon hükümeti kuruldu. 1977’deki seçimde de süreç yine koalisyonla devam etti. 12 Eylül sonrası dönemde ise Erdal İnönü, Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Murat Karayalçın ile devam eden koalisyon deneyimleri, partiye kısa süreli ve büyük tavizlerle gelen yarım yamalak iktidarlar bırakmıştır. Bu durum, CHP'nin öz değerlerini ve düşüncelerini tam anlamıyla ortaya koyamayışına yol açmıştır.

Cumhuriyet değerlerinin korunması, gelecek nesillere aktarılması ve emeğe saygı, toplumumuzda derin kökleri olan ahde vefa duygusunu besler. Saygı ve büyüme, birey ve toplulukların bu temel ilkelerle ölçüldüğü bir ortamda mümkündür. Bu prensiplere bağlı kalan bir CHP, toplumun takdirini kazanacaktır.

CHP bu süreçte, mirasyedi olmaktan kaçınıp, köklü değişiklikler için özveride bulunarak toplumsal saygınlığını pekiştirecektir. Bu, CHP’yi gelecek için tek başına iktidar olma umudunu daha da yeşerten bir güce dönüşecektir.

Ekrem İmamoğlu’nun bundan sonraki süreçte tüm enerjisiyle İstanbul’a odaklanması çok önemli. 2028 seçimlerinde zafer için gerekli olan kaldırım taşlarını döşeme sürecinde şehrin susuzluk problemini mutlaka gidermesi, insanların trafikteki çilesini sonlandırabilecek ulaşım-metro projeleri hayata geçirmesi, derin yoksullukla mücadele etmesi,çevre sorunları gibi temel meselelerini çözmesi, kültür ve sanat alanında atılımlar yapması ve kent rantlarını halkın lehine çevirmesi kritik öneme sahip.

31 Mart Erdoğan için beklenmedik bir sonuçtu. Üsküdar gibi kendi kalesi sayılan yerleri bile kaybetti. Özellikle sandığa gitmeyen yaklaşık 12-13 milyonluk seçmen kitlesinin büyük bir kısmının AKP tabanından gelmiş........

© Muhalif