31 Mart’a giderken CHP

31 Mart'ın eşiğinde, Türkiye'nin siyasi labirentinde yol bulmak başlı başına bir bilmece. Bu bilmecenin son dönemdeki en renkli parçası ise şüphesiz, karmaşası, ayrışması, kaygıları, beklentileri ve umutlarıyla; CHP.

Bize düşen ise doğru cevapları arayıp durmak…

Böyle zamanlarda susmak bir seçenek değil, yazmak ise tarihe tanıklık etmektir.

Son dönemde CHP’de yaşananlar, partinin iç dinamikleri ve politik manevraları, birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasında gerçekleşen CHP kurultayı, yerel seçim adaylaştırma sürecinde İstanbul’dan İzmir’e, Ankara'dan Hatay'a kadar uzanan bir yelpazede, partide yaşanan iç çalkantılar, hatalı siyasi stratejiler ve yerel seçimlere beş kala iktidar tarafından bilinçli olarak ortaya bırakılan bombalar…

İzmir’de yaşananlar ayrı bir trajedi. Seçmende karşılığı olmasına rağmen Tunç Soyer’e “diş geçirebildikleri” için onun yerine alternatif bir aday tercih edildi. İntikam duygusu, kin, husumet ve üstüne bir de beceriksizlik…
Partideki çekişmelerin boyutu yürek burkucu.

Ankara’da adayların mal varlığı tartışmaları, zenginleşme hikayeleri, halkın geçim sıkıntısını gölgede bırakıyor. Bu arada babadan şaşırtıcı bir zenginliğe sahip AKP adayı, mal varlığının tamamını ilan etmemekte belki de haklıdır. İnsanın aklına ister istemez bu kadar zenginlik de normal mi? sorusu geliyor… Gerçi “siyaset yoluyla zenginliğime nasıl zenginlik katarım” anlayışıyla uyumlu bir aday olacağı su götürmez bir gerçek. Acı olan, halk geçim derdinde, sıkıntı içinde yaşarken, onların sıkıntılarından zerre anlayamayacak insanların belediyeler için aday yapılması.

İstanbul ilçelerinde ise CHP için durum daha da karmaşık. Sarıyer'den Ataşehir’e, Esenyurt’tan Maltepe’ye kadar yaşananlar, seçim öncesi partideki huzursuzluğun göstergesi.

İl binası satın alma sürecinde yaşananlar ise köy derneklerini bile hayretler içinde bırakacak cinsten. Kurumsallık, şeffaflık, vergi meseleleri gibi konular yöneticilerin ve parti üyelerinin dilinden düşmüyorken üstelik. Hesap verilebilirlik, şeffaflık naraları havada uçuşuyorken iş uygulamaya gelince, söylenenlerle yapılanlar arasındaki uçurum, göz yaşartıyor.
İdealist söylemler ve gerçekler arasındaki çelişki sağlam bir eleştiriyi hak ediyor.

Türkiye’nin siyasi sahnesinde "modernlik" ve "ilericilik" postlarına talip olan CHP için, ilkel, kayıt dışı, hatta merdiven altı davranmak, bu tabirlerle anılmak bir ironiden öte, trajik bir paradokstur.

Erdoğan ve iktidarın her kademesindeki isimlerin, bu meseleyi adeta bir ziyafet sofrası gibi görmesi ve üzerine bu denli eğilmesi, seçim arenasında beklenen bir manevra. Sonuçta, eleştiri için mühimmatı CHP'nin kendisi sağladığından, iktidar cephesinin bu fırsatı değerlendirerek namluyu doğru zamanda doğru yöne çevirmesi, sonra da kenara çekilerek gelişmeleri keyifle izlemesi kimseyi şaşırtmamalı.
Ne yazık ki, pazar günkü seçimde CHP'nin karşılaşma ihtimali bulunan kayıpların en önemli nedenleri arasında, bu mesele başı çekiyor. İktidarın son haftalarda bu konuyu sürekli gündemde tutması, muhalefetin zayıf noktalarını açığa çıkararak seçmen üzerinde olumsuz bir etki yaratmış olma potansiyeline sahip. Bu durumun seçim sonuçları üzerinde belirleyici bir rol oynama ihtimali endişe verici.

22 yıllık tek parti iktidarı karşısında duruşuyla, şerefiyle, bilgeliği ile fark yaratması, toplumun kanayan yaralarına merhem olması gereken CHP, aksine sanki iktidar taklitçiliği yapıyor.

Matruşka bebeklerin tekinsiz tekrarları gibi… Siyasetin her katmanında umutla beklenen yeniliğin ardından aynı yüzlerin farklı versiyonlarıyla karşılaşıyoruz.

Bu noktada ülkenin siyasi dengelerini bozan Kenan Evren’i anmadan geçemiyor insan. 12 Eylül sonrası, vizyon ve yetkinliğin yerini, tutarsız ve donanımsız siyasi figürlerin nasıl aldığını…

Türkiye'nin siyasi manzarasında değişim, artık bir seçenekten öte, zorunluluk haline gelmiştir. Siyasetin bahçesine yeni tohumlar ekilip, hangi çiçeklerin açacağını görme vakti.

CHP’ye dönersek; parti içinde yaşanan bölünmeler ve çekişmeler, "ahde vefa"nın, emeğe saygının ve vicdanın kaybolduğu bir dönemi işaret ediyor. Yerel seçimler bu kadar yakınken, seçimli kurultaya gitme kararının alınması anlaşılır gibi değildi…
Partideki mevcut kaotik durumun bir göstergesiydi aslında ve haklı olarak pek çok eleştirinin odağında........

© Muhalif