İnsan Kalmanın Son Hatırası |
Küçük Ritüeller, Büyük Hatıralar...
Aynı denizdeyiz diye birbirimize sarılmak zorunlu değiliz ama birbirimize zarar da veremeyiz. Deniz benzetmesi basit görünür ama her derinliğin her akıntının kendi hikâyesi vardır. Kimimiz yüzeydeyiz; hafif rüzgârlarla dalgalanıyoruz. Kimimiz derinlere inmiş, karanlığı tanıyoruz. Aynı suda yüzüyor olmak aynı soruları aynı sevinçleri paylaşmak demek değildir.
Hala bende izi kalan bir çocukluk anım yokluyor beni. O gün toprağa göz gezdirirken bulduğum küçük fincan hâlâ gözlerimin önünde; avucumun içinde o ince seramiğin soğuğu.
Diğer çocuklar da etrafımdaydı — kimisi bir oyuncak kimisi bir taş peşindeydi — ama en güzelini ben bulmuştum; aramadan, tesadüfün verdiği bir armağan gibi.
Arkadaşımsa o küçük nesnenin değeriyle değil, elimde bir şey olmasının verdiği güçle ilgileniyordu; öyle ki onu atmam için beni ikna etmekle çok çaba sarf etti. Fincanın “İnsan ve aile ilişkilerini bozacağına” dair laneti üzerine sözlerle iknayı kuvvetlendirmişti. Manipüleyi anlamak için henüz çocuk yaşlarım...
O fincanı atmadım ta ki o gözden kaybolana kadar ama sonra fincanın lanetli olma ihtimali içimde büyüdü. Bu kuşkuyu düşürenin bir arkadaş olması çok şey anlatıyor. Çocukluk anısı mı yoksa bir tür ilk ihanet........