Beni depremle korkutup, oyumu istiyorlar

Zaten korkuyorum. İstanbul’da yaşayan herkes gibi…

Bilim insanları, gazeteciler, kanaat önderleri, tartışma programlarında her şeyi bilen yorumcular… İstanbul’un nasıl yıkılacağını, evimizin başımıza nasıl çökeceğini, mütemadiyen anlatıp duruyorlar.

Evim yok ama borcum da yok. Yani bu konuda Murat Kurum ile başa baş sayılırız. Murat Kurum’un evi var ama borcu da var. Benim de evim olsaydı, borcum olurdu. Veya Murat Kurum’un evi olmasaydı onun da borcu olmazdı.

Bu açıdan bakıldığında Murat Kurum ile, AKP Ankara Belediye Başkan Adayı Turgut Altınok’dan ayrışıyoruz. Maşallah; hem Vatikan ve Monaco’dan daha fazla arazileri malı mülkü var hem de borcu yok. Varsa bile ben bilmiyorum.

Ha, mülk Allah’ınmış, Altınok emanetçiymiş. Vergisini veriyorsa bir tuhaf, ne de olsa Allah’ın mülkü. Vermiyorsa ayrı bir tuhaf.

Ben de emanetçiliğini yaptığım Allah’ın mülkü de yok.

Lakin oturduğum bir ev var. Mülk sahibi değilim diye depremde başıma yıkılmaktan vaz geçmeyecektir.

***

Televizyonlardan, haber kanallarından, gazetelerden… cehennemin kapısında durduğumuzu, dünyanın her an başıma çökebileceğini dinleyip duruyoruz. Lakin ne yapmalıyız, onu bilmiyoruz. Kimse de söylemiyor.

Ne yapayım? Şehri mi terk edeyim, yemek veya uyku alışkanlıklarımı mı değiştireyim, papatya çayı mı içeyim… Yani bu; kapımızı çaldı çalacak felaket için ne yapayım? bilmiyorum.

Bunların, sürekli olarak niye bize anlatıldığını da bilmiyorum.

Gece uyurken en ufak bir tıkırtıda yorganı başıma çekiyorum. Bazen hiç sebep yokken de yapıyorum. Kendimce depreme karşı önlem alıyorum. Benim yapabileceğim bu kadar.

***

Ne zaman Ekrem İmamoğlu ile ilgili bir habere göz atsam, önce İmamoğlu’nun ne........

© Muhalif