“Sizin hiç babanız öldü mü?”

"Oğlum. Ben kaderime yürüyorum. Vasiyetimi söylüyorum. Büyük ev, 420 somun has ekmeklik arpa tarlası ve ak göğüslü dört öküz, sana. Kızkardeşini evlendir. Çeyizini ver. Mirastan alacağı kadar arpa, yağ ve yün hakkını ver. Onu gözet. Onun gönlünü hoş et. Onun mühür tutan elini, benim diriliğimde yaptığım gibi tedavi ettir”...

Bir babanın tipik bir vasiyeti. Malını mülkünü oğluna bırakıyor, ama çok sevdiği belli olan kızcağızını da ihmal etmiyor. Ağabeyine sıkı sıkıya tembih ediyor ki, kızkardeşini evlendirsin, miras hakkını versin, çeyizini düzsün ki elin adamına mahcup olmasın, kendisinin sağlığında yaptığı gibi, bir sorunu olan sağ elinin tedavisini devam ettirsin, onu gözetsin...

Bu vasiyetname kabaca günümüzden 4 bin yıl kadar önce yazılmıştır. Şimdi British Museum'da bulunan bir kil tablet üzerine kazılmış olan bu vasiyetname, Babil ülkesinde Isin adlı bir yerde yaşayan namuslu çiftçi Bilalama Şaduppu'ya aittir. Şaduppu, "kaderine yürüyeceğini", yani öleceğini kestirince, oğluna bir vasiyetname yazmış ve malını mülkünü o zamanın törelerine göre adaletli bir biçimde üleştirdikten sonra, can parçası, kara gözlü, çitlenbik kızının haklarını da korumaya çalışmıştır. Tıpkı, bu gezegende doğmuş ve doğacak olan tüm babaların yapmaya çalıştıkları gibi. Tıpkı bizim babamız gibi, tıpkı biz babalar gibi...

Babalardan söz ediyorum. Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocukken, çırpı bacaklarımızla peşinden koştuğumuz o dev adamlardan, hasta olsa da evde kalsa, biz de fırsattan istifade boynuna burnumuzu gömsek diye çocuk aklımızla dua ettiğimiz adam gibi adamlardan söz ediyorum. Büyüyüp, hayatın türlü çeşitli kalleşlikleriyle karşılaştığımızda, "Hayatta ben en çok babamı sevdim" diye ağıt yaktığımız o güzel insanlardan bahsediyorum.

Babaları anlatıyorum. Akşamlardan bir akşam eve dönmeyen, nerede olduğunu sorduğumuzda “Attaya gitti, gelir" dedikleri ve bu "atta"nın hiç bitmediği erkekleri anlatıyorum. Akşamları soluk fotoğraflardan esmer esmer gülen adamlardan söz ediyorum.

Bütün güzellikler gibi,........

© Muhalif