Futbol medyasının zaafları

Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk’un, Fenerbahçe’ye yönelik “Ananızı…” diye başlayan küfürlü tezahürata katılmasını ve futbol medyasının tutumunu eleştirmiştim. Bu eleştirime GS’li bir taraftardan “Ali Koç, Ali Sami Yen’e edilen küfürlere tempo tutarken sesiniz çıkmıyordu” yanıtı geldi. Harun Bilecek adlı okur da özetle şu değerlendirmede bulundu:

“Bu şarkı tezahürat olarak FB’liler tarafından ‘Şinanay yavrum sana şinanay… çocuğu Galatasaray’ olarak dillerde ve özellikle birkaç bin FB taraftarı uzun uzun bu tezahüratı GS Ram Park’ta yaptığından Okan Buruk’un içine işlemiş olmalı.”

Doğru olabilir bunlar, FB’li taraftarlar da Sezen Aksu’nun güzelim “Şinanay” şarkısını GS’ye karşı küfür tezahüratı haline dönüştürmüş olabilirler. Ama zaten mesele tam da bu. FB’liler yaptığında da yanlıştır küfürlü tezahürat, GS’liler yaptığında da. Zira küfürlü, hakaret ve aşağılama içeren tezahüratlar taraftarları birbirine düşman haline getiriyor.

Maalesef futbol medyası bu küfürlü tezahüratları görmezden geliyor, karşı çıkmıyorlar. Oysa futbol medyasının bu tür düşmanlaştırıcı tezahüratların üzerine gitmesi, kim yaparsa yapsın eleştirmesi gerek. Futbol sahalarına barışın gelmesi için zorunlu bu.

Nitekim eleştirilerden kendine ders çıkaran Okan Buruk, küfürlü tezahürat nedeniyle “Şampiyonluk kutlamalarında abarttığımız yerler oldu” diyerek özür diledi. Futbol camiasında eşine az rastlanan bu özür çok değerli.

Taraftarlıkla hareket edip, eleştirel yaklaşım sergileyememek futbol medyasının en büyük zaafı. Başka bir zaafını da FB’nin yeni Teknik Direktörü Jose Mourinho daha ilk basın toplantısında fark etti. “Sorular kısa olmalı” diye uyardı gazetecileri.

Ben de dinledim biraz futbol yazarlarının sorularını. Soru sormak yerine söylev çekiyorlardı gerçekten. Soru sormak yerine kendilerini gösterme çabası içine girmişlerdi. Futbol yazarları ekranlarda “Konuşan kafa” haline gelirse olacağı bu...

TRT ve Halk Bankası erişim engeli kararlarıyla ayıp örtmeye çalışırken daha vahim yanlışlar yaptı. TRT Spor’un, Kadın Milli Voleybol Takımı’nın ABD’deki maçında bir kadın izleyicinin sevinç anında meme ucunun birkaç saniye görünmesini “rahatsız edici bir durum” olarak nitelendirmesi, TRT’yi yönetenlerin duyarlılık noktalarını çok iyi yansıtıyordu.

Kamu yayıncılığını bu kafayla yürüten TRT Spor’a en güzel yanıt, Zaytung’un, “Voleybol maçında kadraja giren meme nedeniyle huzuru kaçan TRT Yönetim Kurulu üyelerine 2,5 milyon daha huzur hakkı ödenecek” paylaşımıydı. Ne de olsa meme ucunun görünmesinden rahatsız olanlar kamu kesesinden milyonlar almaktan rahatsız olmuyor!

Halkbank da Timur Soykan’ın BirGün’deki “Halkbank’tan mafyaya 450 milyon TL kredi” haberine erişim engeli getirmekle yetinmedi; RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin aracılığıyla haberin TV’lerde yayımını engellemeye kalktı. Şahin’in, Timur Soykan’ın “TV yöneticilerinin uyarıldığı”nı duyurduğu paylaşımı sonrasında yaptığı açıklama da evlere şenlikti.

Şahin, “kredi haberinin gerçek dışı olduğu” hükmünü veriyor ama bir yandan da “yayın yasağı hakkında RTÜK uzmanlarının yayıncılara yapıcı ikazda bulunduğunu” kabul ederek yayıncıların tehdit edildiğini itiraf etmiş oluyordu.

Aslında mahkemenin verdiği yayın yasağı yoktu! Sadece erişim engeli ve içerik çıkarma kararı vardı. Ayrıca haber gerçekti, belgeliydi; asıl Şahin’in açıklaması gerçek dışıydı. Şahin, Halkbank Yönetim Kurulu üyesi de olduğu için kendisine ödenen “huzur hakkı” liraların karşılığını vermeye çalışıyordu. Bir kişi iki ayrı kurumda görev alır, iki ayrı kurumdan gelir elde........

© Muhalif