Tam doksandan

Gözünüze kestirseniz, çetele tutsanız, zamandan alıntılar yapsanız doğru bilgiyi yapay zekâya yükleyecek olan yine insan zekâsı olacağı ve bunun için en büyük ihtiyacı da “Duygusal Zeka” olduğundan eksiklik muhakkak olacaktır.

Nasıl mı? Dönemi yaşadınız ama anlayamadıysanız tam da buradan, yerinden.

Yaşamadınız ama anlatılanlar ile anlatmaya çalışırsanız bugün olmayan kültür-sanat dünyamıza çöpe atılacak yığınla işten biri oluverir çıkar.

Oysa ki Metin Zakoğlu’nun yaşadığı dönemi tam da yerinden önce doğup büyüdüğü İstanbul’un müstesna semtlerinden biri olan Eyüp’den lokasyonu vermesi, rahmetli babasının türkü derleyen biri olması, eskilerde ve sadece eski, kadim semtlerde hasıl olan konaklar ve onların bahçelerinde ki yaz akşamlarında ki sohbetlerden dolan taşan ve de ağırlığını zamanının sanatçılarının misafirliğinden alarak genişleyen, büyüyen, sonra da kendisini kendi yapma serüvenini adeta nakıl gibi işleyen zamanlar. Büyüyünce yoldaşlık eden arkadaşlarından sanırım en ağırı adaşı olan olmalı. Bu tabii sahnedeki performansında da cesaretimi ondan alıyorum derken dese de kendisi için iki kat sorumluluk hem isminin anlamını “Metin” olarak taşımak hem de “Metin Uca” içinde yine yine yeniden Metin olmak.

Türkiye’de bir zamanlar kültür-sanat işleri darbe sonrası biraz yol almaya başlamışken yetişen ekolden nasiplenenler…

Ne demek istiyorum, hayatı boşa geçirmeyenler. Bugün yapay zekaya bu verileri biz ve bizim gibiler sağlayacak. Gerisi toplama bilgisayar gibi oradan bulduğu gibi derme çatma bilgileri “veri” olarak işleyecek ama geçmiş kuşaklar; harçlık biriktirip İstiklal Caddesinde Film Festivali için Emek Sineması önünde karaborsaya düşmeden bileti alabilmenin güçlüklerini bilmeyecek çünkü yaşamadı!

Ferhan Şensoy’un oyununda acaba bana da soru sorarda apışıp kalır mıyım endişesi bir seyirci olarak duymadı!

Ne Gazanfer Özcan’da yerlere yattı, üstüne sahne........

© Muhalif