1992 yılıydı. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, “yarın sabah Konut’a, kahvaltıya gel. Sonra Meclis’e (TBMM) birlikte gideriz.” dedi. Konu, 19 Kasım 1990’da Paris’te imzalanmış olan Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’nın (AKKA), Türkiye tarafından onaylanmasıydı.
Kahvaltıda, TBMM Dışişleri Komisyonu’nda Bakan’a yöneltilebilecek soruları ve verilebilecek yanıtları anlatıyordum ki Hikmet bey, “bunları sen onlara söylemezsen onlar akıl edemezler.” dedi. Haklıydı. Konu öylesine karmaşık ve özel, bazı noktalarda öylesine teknikti ki çok önemli de olsa onca ayrıntıyı ancak müzakerelerin içinde yaşayanlar bilebilirdi. Onların bile tümü değil. Nitekim o gün Komisyon’da, neredeyse tek bir soru sorulmadan, AKKA’nın onaya uygun olduğuna karar verildi. Sonraki günlerde Genel Kurul da bu karara uydu ve Türkiye,1 Temmuz 1992 tarihli 92/3250 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile AKKA’yı onayladı.
Lozan ve Montreux’den sonra en önemli antlaşma
Türkiye, bir büyükelçisinin yaşamına mal olan* Türkiye’nin güvenliğine çok önemli katkısı bulunan; Cumhuriyet diplomasinin Lozan Antlaşması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden sonra müzakere ettiği ve imzaladığı en önemli antlaşma olan Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’nın, bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 08 Nisan 2024 tarihi itibariyle “uygulanmasının durdurulduğunu-askıya aldığını” açıkladı!
Burada, dikkatimi çeken bir noktaya işaret etmeden geçemeyeceğim. Türkiye, Rusya’nın AKKA’dan çekildiği 07 Kasım 2023 tarihinde de, NATO müttefikleriyle birlikte, AKKA’nın uygulanmasının durdurulduğunu açıklamıştı. Şimdi anlıyoruz ki 07 Nisan 2024 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile aynı ifadeleri taşıyan o açıklama herhangi bir karara dayanmıyormuş!
Yazıyı uzatmamak ve konuların birbirine karışmasını önlemek için bu yazımda AKKA’nın niteliği, Türkiye için önemi konularına girmeyeceğim. Onu 03 Ekim 2023 tarihinde yine bu köşede yayımlanmış olan yazıma** ek olarak bir sonraki yazımda ele alacağım. Bu yazımı, Türkiye’nin “Antlaşmayı askıya alma” kararının iç hukuk ve uluslararası hukuk açısından değerlendirmesine ayıracağım.
Antlaşmalar nasıl onaylanır?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, usulüne uygun olarak onaylanmış uluslararası antlaşmaların, Türk hukukunun bir parçası olduğunu hatta bu antlaşmaların Anayasa’ya aykırı olduklarının bile ileri sürülemeyeceğini amirdir. Burada önemli olan “usulüne uygun olarak onaylanma” kuralıdır.
Yine Anayasa, uluslararası antlaşmaların onaylanabilmesi için bu antlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “onaya uygun bulunmaları” kuralını koymuştur.
Bir antlaşmanın onay kararı, TBMM’nin onaya uygun bulması üzerine Cumhurbaşkanı tarafından yürürlüğe konur. Cumhurbaşkanı bu süreçte onay makamı değil, TBMM’nin onaya uyun bulma kararını imzalayarak, yayımlanmak üzere Resmi Gazete’ye gönderme makamıdır. TBMM tarafından kabul edilen yasaların, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak, yayınlanması gibi.
Antlaşmalardan nasıl çekilinir?
Hukukta “mevhum-u muhalif” tanımlaması ve........