Namaz: Kalbin Yaralarına Vahyin Dokunuşu |
“وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ ۚ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ”
“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Namaz, gerçekten ağır gelir; ancak Allah’a derinden saygı duyanlar için asla ağır değildir.” (Bakara, 45)
İnsanın tükendiği, dizlerinin çözüldüğü, kalbin çığlığını kimsenin duymadığı anlar olur…
İşte o an, göklerden bir ses gibi, bir davet iner: “Sabır ve namazla yardım isteyin…”
Çünkü Rabbimiz bilir: Kulun asıl sığınağı, secdede saklıdır.
Namaz: Sadece Bir Görev Değil, Bir Sığınak
Gün geliyor, insan kendi iç sesinden bile yoruluyor…
Sözlerin ağırlığı, hayatın yükü, dünyanın kalabalığı, ruhumuzu daraltıyor.
İşte tam o noktada namaz bizi çağırıyor:
Sessizliğe…
Rabb’e…
Teslimiyete…
Namaz, bir ritüel değil;
Yaralı ruhun Allah’la baş başa kaldığı en mahrem an.
Gözyaşının aktığı, kalbin yumuşadığı, insanın kendini bulduğu ilahi bir buluşma.
Secdeye kapanırken, kimseye anlatamadığın dertlerini Rabbinle........