AKIL KAVRAMININ SINIRLARI: VAHİY TEMELLİ BİR İNCELEME |
AKIL KAVRAMININ SINIRLARI: VAHİY TEMELLİ BİR İNCELEME
GİRİŞ: MODERN DÜŞÜNCEDE AKLIN MERKEZİ KONUMU
Akıl, modern düşünce açısından vazgeçilmez temel kavramlardan bir tanesidir; adeta eksene alınan, temel kılınan bir özelliktir. Akıl, tabiri caizse, Yunan mitolojisinde ‘tanrının yerine geçen Mitik bir şey’e dönüşmüş durumdadır. Bu mitolojide, ateşi (bilgi olarak kabul edilir) çalmalarıyla beraber, akıl o bilgi üzerinden neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu belirleyen bir ölçüye sahip olur ve yargıda bulunur.
Modern düşüncede aklın ön plana çıkmasının temel sebebi, ‘matematik ve mantık üzerinden ispatlanabilir olma’ hüviyeti kazanmasıdır. Descartes’tan itibaren bu görüş çok belirginleşmiştir; ispat edilemeyen herhangi bir şeyi kabullenmek veya ona göre hareket etmek doğru kabul edilmez. Bu yaklaşım, dini, vahyi ve gaybi olanı askıya alır; bunlar “imanın meselesidir” denilerek hayatın ispatlanabilir, dokunulabilir ve yanlışlanabilir şeyler üzerinden sürdürüleceği iddiasını öne çıkarır.
AKIL: KUR’AN’DA BİR ARAÇ, TEK BİR DÜŞÜNME BİÇİMİ DEĞİL
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, ‘akletmek’ sadece düşünmenin ya da değerlendirme biçimlerinden, periyotlarından bir tanesidir. Düşünme biçimleri arasında ‘tefekkür etmek, taakkul etmek, tefakkuh etmek, teemmül etmek, tedebbür etmek ve tezekkür etmek’ gibi farklı biçimler bulunur. Bunların her biri farklı bir düşünme biçimini gösterir ve bir sonuca ulaştırabilir.
Kur’an-ı Kerim, enteresan bir şekilde, akıl kavramını isim olarak kullanmaz; daha çok ‘fiil olarak, yani akletmek’ olarak kullanır. Akletmek, Kur’an bağlamında daha çok ’iki şey arasındaki bağı kurmak’ anlamındadır. Örneğin, iyi ve kötü arasındaki bağı kurmak, yaratıcıyla yaratılan arasındaki bağı kurmak ya da soğukla sıcak arasındaki ilişkiyi kurmak gibi. Bu, iki şey arasında ilgiyi kurarak onlar üzerinde düşünebilmektir.
Akıl, bu bağlamda, teknik olarak diğer tüm düşünme biçimlerinde devrededir, ancak ‘araçsal bir faktör’ olarak devrededir. Akıl, kesinlikle ‘belirleyici unsur’ değildir.
ÇOKLU AKILLAR VE BEYNİN KEŞFEDİLEMEMİŞ SINIRLARI
Beyin ve Bilinç Dışı Bilgi…
İnsanın düşünme yeteneği modern düşüncede genellikle beyne havale edilir. Ancak beynin hala keşfedilemeyen çok fazla boyutu vardır. Beyin üzerine bildiğimiz şeyler gözlem ve deney olarak çok sınırlıdır. Milyonlarca nöronun bir anda hareket ederek ortak bir noktaya varması ve insanın bunu değerlendirme biçiminin nasıl oluştuğunun hikâyesi hala yazılamamıştır, ortaya çıkmamıştır.
Dahası, sinir sisteminden beyne gelen bilgilerin değerlendirilmesi süreci o kadar seri ve hızlı meydana gelir ki, bu süreçlerde ‘insanın iradesinin müdahalesi’ ne kadardır sorusu belirsizdir. Acı duymamız, sevinç duymamız, hüzünlü olmamız, kaygılanmamız gibi duygusal durumların hangisi bizim irademiz içerisinde meydana gelen olaylar olarak........