İSLAM’IN DOĞRU ANLAŞILMASININ ÖNÜNDEKİ “STATÜKOCU” VE “MEZHEPÇİ” ANLAYIŞ
İSLAM’IN DOĞRU ANLAŞILMASININ ÖNÜNDEKİ “STATÜKOCU” VE “MEZHEPÇİ” ANLAYIŞ
İslam, getirdiği dinamik hukukî yapısıyla çağlar üstü bir seyir takip ederek, her çağa damgasını vuran bir dindir.. İslam, aynı zamanda değişmeyen sabitleri ve değişen dinamikleri ile hayatı tümüyle kucaklayan bir hayat nizamıdır. Yani İslam’ın değişmeyenleri olduğu gibi değişime açık yönleri de vardır. Hukukun bazı alanlarında değişiklik, gerek aklen gerekse dinen zarûrî gözükmektedir. Zaman ve çevre faktörleri, değişikliği aklen zarûrî kılmaktadır.
Zarûrî olan bu değişikliği, -genel hukûkî çerçeveyi bozmadan- kabullenmemek, karşı durmak, tıkanmalara ve neticede hukukun tümden yaşanılan hayattan uzaklaştırılmasına neden olacaktır. Oysaki İslam hukukunun amacı donmak ya da hayatı dondurmak değil; hayata hem ayak uydurmak hem de yön vermektir. Bu ise İslam hukukunun yeni yeni ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verebilmesi, böylece yaşanılan hayatla paralel yürümesi ile mümkündür. Hiçbir zaman özden, genel çerçeveden uzaklaşılmamak kaydı ile İslam hukukunun hayatiyetini temin edecek değişikliğe şeran da zarûret vardır. (Bkz: Mehmet Erdoğan, İslam Hukukunda Ahkamın Değişmesi, s.15, İstanbul,1990)
Allah ve Rasûlü (sav), her alana değişmez kurallar getirmemiştir. Bir takım sosyal, ekonomik ve siyasî alanları ümmetin ictihâdî tespitlerine bırakmıştır. Bu konuda Rasûlullah (sav), Dârekutnî’nin rivayet edip İmam Nevevî’nin de “hasen” kabul ederek “Erbaîn/Kırk Hadis” adlı eserinde naklettiği sözlerinde şöyle buyurur:
“Allah, bazı hudutlar koymuştur; sakın onları aşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır; sakın onlara el uzatmayın. Bazı şeyler hakkında -unutmaksızın- yalnızca size rahmet olsun diye sükût etmiştir. Onları da soruşturup araştırmayın.” (İmam Nevevî, Kırk Hadis, hadis no:30)
İslam’ın değişime açık hükümleri günümüze adapte edilirken, dinin ana kaynağı olan Kitap ve Sünnetle, bu iki kaynağı referans alarak hüküm çıkaran müctehid imamların konumları iyi ayarlanmalıdır. Yani kaynakla, kaynaktaki nassları yorumlayan âlimler aynı kefeye konulmamalı; fakih, nass yerine konuşlandırılmamalıdır. “Nass ne derse desin, beni mezhep imamımın görüşü ilgilendirir veya sebep, illet ve Makasıdu’ş Şeria/Şeriatın gayesi beni bağlamaz, nassın lafzı beni ilgilendirir” diyerek taassuba düşülmemelidir. İslam hukukunun esnekliği inkâr edilmemelidir. “İslam Hukuku’nun esnekliğinden maksat” hiçbir zaman........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein