SELÂM SİZİN ÜZERİNİZE OLSUN

Ya da Kur’an’da selâm…

-Selâm nedir?

Selâm’ın aslı, ‘se-li-me’ fiili sözlükte; dış ve iç âfetlerden belâlardan veya dertlerden uzak olmak demektir.

Şu âyette olduğu gibi: “Ancak Allah’a selîm bir kalple gelenden başka…” (Şuarâ 26/89)

Bu fiilin masdarı “selâm veya selâmet” şeklinde gelir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 350) Bu da kurtuluş ve (tehlikeden) uzak olma manasındadır. Bazılarına göre selâmet âfiyettir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab 7/240) Nitekim şu iki âyette selâm bu manada kullanılıyor:

“Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan toplulukla, Bizden bir ‘selâm-esenlik’ ve bereketle gemiden in…” (Hûd 11/48)

“Biz: ‘Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selâm (selâmetli) ol’ dedik.” (Enbiyâ 21/69)

‘se-li-me’ fiili ve onun türevleri olan kelimeler; barış, teslim olma, güvende olma, ayıp ve kusurdan uzak olma, barışa girme, hayır ve iyilik içinde olma gibi anlamlara gelirler. (H. K. Ece, İslâmın Temel Kavramları, s: 299 ve 603)

Selâm, insanlar hakkında kullanıldığında, ‘selâm vermeyi’, sözle esenlik, barış ve güven dilemeyi ifade eder.

Araplar İslâmdan önce ‘selâmün aleyküm’ şeklinde selâmlaşırlardı. Bu da onların aralarındaki barışın, tehlikesizliğin, güvenin bir alameti gibiydi. Sanki ‘burada savaş yok (rahat ol)” demiş olurlardı. İslâm geldikten sonra bunu benimsedi ve mü’minlere aralarında bu selâmı yaymalarını emretti. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 7/241)

Kendilerine gönderilen elçi Lût’u dinlemeyen ve inkârda direnen ve aşırı çirkin işler yapmaya devam eden Lût kavmi cezayı hak etmişti Allah (cc) onları cezalandırmak üzere iki melek gönderdi. Melekler insan suretinde önce bir çocuk müjdelemek üzere hz. İbrahim’e uğradılar. Onun yanına gelince de ona selâm verdiler:

Hani onlar (elçiler), İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü). Zariyât 51/24-25. Bir benzeri: Hûd 11/69. Hıcr 15/52)

İbrahim (as) onlara görevlerinin ne olduğunu sorunca onlar; suçlu bir kavmi cezalandırmak üzere gönderildiklerini söylediler. (Zariyât 51/32-34)

Hz. İbrahim (as) görevi gereği babasına ve kavmine, insanın düşmanı olan şeytana itaat etmemesini tebliğ etti. Babası ise eğer tanrılarından yüz çevirecek olursa onu taşa tutup kovacağını söyledi. Bunun üzerine şöyle dedi:

“Sana selâm olsun!” “Rabbimden seni bağışlamasını isteyeceğim: Çünkü O bana karşı hep lütufkâr olmuştur.” (Meryem........

© Mir'at Haber