menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KUR’AN’DA BASİRET SAHİPLERİ (ULU’L-EBSÂR)

7 0
10.12.2025

KUR’AN’DA BASİRET SAHİPLERİ (ULU’L-EBSÂR)

Akıl görme ve işitme anlamına gelen ‘basar’ ve ‘sem’’ ile hasıl olan bir keyfiyet olarak zikredilir.

Ama ‘basar’ ve ‘sem’’, sadece kafadaki gözle ve kulakla görmek ve işitmek değildir. Görüp işittiklerini önyargısız düşünmek ve anlamak demektir. Bu gerçeğe işaret eden pek çok âyet vardır. Mesela:

“Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” diye de ilâve ederler.” (Mülk 67/10)

“De ki: “Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” (Mülk 67/23)

“Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A’raf 7/179.

“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Bekara 2/7. v.d.)

Basîret sahibi olmayan bakar-körler, kalp gözü kapalı olanlar; Allah’ın âyetleri karşısında sağır ve kör kesilirler. Ne o âyetleri anlarlar, ne de o âyetlerin arkasındaki gerçekleri idrak ederler. Sürekli günah ve isyanda oldukları için kapleri bu basiret nûrunu kaybetmiştir.

Basîret sahipleri (ulu’l-ebsâr) gören kimseler; basîreti olmayanlar ise kör (âmâ) kimselerdir.

“Ve onlardan sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları –üstelik hiç görmüyorlarsa- sen mi doğru yola getireceksin?” (Yûnus 10/43)

“Eğer onları doğru yola çağırsan işitmezler. Görürsün, sana bakıyorlar (nazar ediyorlar), oysa onlar görmüyorlar (basarları yok).” (A’raf 7/198)

Onların bu körlüğü karanlık gibidir, tıpkı görmenin, yani basîret sahibi olmanın nûr (aydınlık) olduğu gibi.

“Görmeyenle gören, karanlıklarla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz.” (Fâtır 35/19-21)

Her türlü manevi faaliyetin merkezi kalptir. Kalbin de dışarıya açılan iki penceresi vardır. Bu pencerenin biri, duymak (semi’) diğeri ise, görmek’tir (basar/basîrettir). Duymak kulağın, görmek ise gözün gücüdür. Ancak her iki fiil de kalbin bir faaliyeti olarak kullanılır.

Kalbin duyması, kulağın duyduğu şeyi anlaması, kavraması ve niteliğini tesbit etmesidir. Herhangi bir sesi duyan kimseye sağır denmez. Fakat Kur’an, Hakk’ı duydukları halde anlamayanlara, idrak etmeyenlere ve İslâma teslim olmayanlara ‘sağır’ demektedir.

“De ki: Ben sizi yalnızca vahy ile........

© Mir'at Haber