Kurban ibadetinin tipik örneği Hz. İbrahim’ in (as) oğlu İsmail ile denenmesi olayıdır. (Saffat, 37/102-108)
Burada gerçek bir mü’minin en sevdiği şeyi, kalbinin en müstesna köşesinde sakladığı en değerli şeyi; daha çok sevdiği, varlığın asıl sahibi Allah (cc) yolunda feda edebilmesini, ondan içinde hiç bir burkuntu, sıkıntı, tereddüt olmadan vazgeçebilmesini, buna ek olarak da vazgeçtiği zaman kavuşabileceği ecri, şerefi, ulvi makamları görmekteyiz.
Bir baba düşünün ki bir oğul için altmış-yetmiş sene beklesin, gelen bu oğul da henüz delikanlı çağına ermeden asıl sahibi tarafından geri istensin… Hem de öz babanın elleriyle…
Bu denemeyi ancak İbrahim (as) gibi Rabbine en samimi imanla teslim olan bir kimse başarabilirdi.
“Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.” (Bekara 2/131)
Çünkü o biliyordu ki zaten Allah’a ait olan İsmail’den bu dünyada vazgeçebilmek, ona dünyada bitmez bir isim ve şan, âhirette ise hiç bir gözün görmediği makamlar kazandıracaktı.
Vazgeçebildiği bir İsmail yerine milyonlarca İsmaili olacaktı.
Zira o Rabbinin va’dine inanıyordu.
Olayı Kur’an’dan takip edelim
“Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek bir çağa gelince (İbrahim ona): ‘Oğlum, gerçekten ben seni rü’yamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’ dedi.
(Oğlu İsmail) dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.
Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine) teslim olup onu yanı üzerine yatırdı.
Biz ona Ey İbrahim! diye seslendik: Gerçekten rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz Biz, güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
Ve ona büyük bir kurbanı (zibhun azîm) fidye olarak verdik.
Sonra gelenler arasında ona (şerefli bir isim) bıraktık.” (Sâffât 37/102-108) (Not: İbrahim’e (as) fidye olarak verilen büyük kurbanın ne olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda söylenenler tahminden öteye geçmez)
Burada inanan bir insanın en sevdiği şeyi Allah yolunda feda etme fedakârlığını görmekteyiz.
Bu olaydan önce Hz. İbrahim bir kaç denemeden daha geçirilmiş, o da her birinden başarı ile çıkmış ve o insanlara imam (önder/rehber) kılınmıştı. (Bekara 2/124 )
Hz. İbrahim’in güzel davranışları ve bilinçli kulluğu, Kur’an’da onun ‘muhsin/iyi’ olarak anılmasına sebep olmuştur.
Bu aynı zamanda bütün müslümanlara ibadetlerinde ve dünyalık bütün işlerinde ihsan ahlâkı üzere davranmayı tavsiyedir.
Bir oğul düşünün; henüz gençliğe adım atmamış, ya da atmak üzere. Kimbilir belki on, belki onbir, belki oniki yaşında, belki daha küçük… Kendisini çok seven, yolunu........