AKL-I SELİMİN BİR BENZERİ: ULU’L-ELBÂB |
AKL-I SELİMİN BİR BENZERİ: ULU’L-ELBÂB
‘Elbâb’, ‘lübb’in çoğuludur. ‘Lübb’; sözlükte her şeyin katışıksız özü, cevheri ve hakikatidir.
Allah (cc), ancak günah kirlerinden arınmış akılların idrak edebileceği hükümleri ‘ulu’l-elbâb’ ile ilişkilendirmiştir. (Bekara 2/269)
Bunun aslı ‘lebbe’ fiilidir. Bu da hem gerekli ve sabit olana, hem de bir şeyin en kaliteli hâline veya en değerli yanına delâlet eder.
“Lebbe fülânün”; yani falanca kişi kirlerden, lekelerden uzak bir akıl sahib hâline geldi denilir. (el-İsfehânî, R. el-Müfredât, s: 673)
Buna aklın zekâsı da denilmiştir.
Her ‘lübb’ün aklı vardır ama her aklın ‘lübb’ü olmayabilir. Yani her derin kavrayış ancak akılla mümkündür. Ama bazı akıllılar derin kavrayış sahibi olmayabilirler.
Bu nedenle Kur’an, Allah (cc) indirdiği hükümleri ancak ‘lübb sahibi-ulu’l-elbâb’ kimselerin hakkıyla anlayabileceklerini söylüyor.
“Sezme, anlama ve bir şeyin mahiyetini kavrama gücü” anlamına gelen bu kelime, daha çok insanın derunî, vicdanî âlemine ve gönül dünyasına hitap etmek maksadıyla kullanılır.
Kaf 50/46. âyette geçen kalp bir çok müfessir tarafından lübb (derin anlayış sahibi yürek) veya canlı, işlevsel akıl diye anlaşılmış. Mesela; Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 3/273. el-Ferrâ, Z. Meâni’l-Kur’an, 3/80. Taberî, İbni Cerir, Câmiu’l-Beyân, 11/432. el-Cevzi,. Zâdu’l-Mesir, s: 1344. İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/378. Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/2895.
Nitekim pek çok meal de bunu Türkçe’ye ‘akıl’ olarak aktardılar.
Kalıp olarak ‘ulu’l-elbâb’
Ulu’l-elbâb; lübbler sahibi, yani derin kavrayış, basiret, iz’an veya akleden kalbe sahip olmak demektir.
Kur’an’da çoğul olarak gelen bu ifade, sadece akla değil; akletme kabiliyetinin çıkış noktası olan tasavvurunun, sonra da akletme/aklı kullanma sürecinin tamamını, hatta bu süreci yürüten yetileri (melekeleri) ifade ediyor diyebiliriz.
‘Lübb’ kelimesi akıl anlamında olmakla birlikte o sıradan bir akıl değil, akletmeyi bozacak etkenlerden/şaibelerden, kirlerden arınan öz ve salt, kaliteli akıldır, bir anlamda selîm akıldır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 673)
-Kur’an’da ulu’l-elbâb
Bu konuya uyarıcı bir âyet meali ile başlayalım:
“… Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey ulu’l-elbâb (akleden kalb sahipleri), Allah’tan korkup-sakının (O’nu hesaba katarak davranın).” (Bekara 2/197)
Ulu’l-elbâb olmak, düşünen ve hakikate şâhit olan bir vicdan sahibi olmayı da anlatır. Hakka teslim olanlar, akl-ı selîm sahipleri işte bu duyarlı vicdanın sesini dinleyenlerdir.
Kur’an’da ‘lübb’ kelimesi tek başına geçmez. Ulu’l-elbâb ise onaltı âyette geçiyor.
Lübb sahipleri (ulu’l-elbâb), bir âyette dinî emirleri yerine getirenleri niteliyor.
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse,........© Mir'at Haber