Öfke (Gazap)
Öfke (Gazap)
Öfke… Aslında hepimizin hayatında var olan, tanıdık bir misafir. Kimi zaman içimizde kaynayan bir volkan gibi, kimi zaman da dışarı taşan bir sel gibi gelir. Bedenimizde hormonların, özellikle adrenalinin yükselişiyle ortaya çıkar; kalp çarpar, yüz kızarır, kaslar gerilir. Ruhumuzda ise düşüncenin üzerine çöken bir sis oluşturur. O an akıl geri planda kalır, dürtüler direksiyona geçer.
Ama işin ilginç tarafı şu: Öfke, kendisi kötü ya da iyi değildir. Bir tür “nötr enerji”dir. Nasıl ki elektrik doğru yerde ışık verir, yanlış yerde yangın çıkarır; öfke de yönlendirilmediğinde yıkar, kontrol edildiğinde ise hakkı savunmanın ve cesaretin kaynağı olur. İşte bu yüzden öfke, bedenin ateşi, ruhun fırtınası, aklın karanlığıdır. Fakat iman, sabır ve ilimle terbiye edildiğinde, öfke hikmete dönüşür.
Öfkenin Mahiyeti ve Anatomisi
Gazap, nefsi koruma içgüdüsünden doğar. İnsanın haksızlığa, tehdide veya saldırıya karşı direniş göstermesini sağlar. Tıbbi açıdan bakıldığında, öfke anında adrenalin salgılanır, nabız hızlanır, kaslar gerilir. Ruhsal açıdan ise öfke, kalpte bir ateş gibi parlayacak, ruhta bir şimşek gibi çakarak düşünmeyi zorlaştırır. İşte bu yüzden öfke, deli bir ateştir. Kimin kalbinde tutuşursa, aklını yakar.
Öfke, hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Onu bastırmaya çalıştıkça daha da güçlenir, serbest bıraktıkça zarar verir. Asıl mesele, öfkeyi tanıyıp onu doğru zamanda ve doğru yerde kullanabilmektir. Çünkü gerçek güç, öfkeyi patlatmakta değil; onu yönetebilmekte gizlidir.
Öfkenin Türleri
Rahmanî Öfke: Allah için duyulan öfke… Zulme, haksızlığa karşı yanan öfke. Resûlullah (s.a.v.) şahsı için hiç öfkelenmezdi; fakat Allah’ın hududu çiğnendiğinde yüzü kızarırdı. Bu öfke, nefsin değil imanın öfkesidir; sınırı akıl, şeriat ve adalet belirler. Gayesi intikam değil; ıslah ve hakkın ikamesidir.
Nefsanî Öfke: Menfaat bozulduğunda, egoya dokunulduğunda patlayan öfke. Aileleri dağıtan, dostlukları bitiren, insanı rezil eden öfke budur.
Şeytanî Öfke: Kin, intikam ve düşmanlığa dönüşen, kalbi zehirleyen öfke. Bu, iblisin en keskin hançeridir.
Kur’ân’da Öfke
Kur’ân, öfkeyi mutlak manada reddetmez; dizginlenmesini emreder. Müminler öfkelerini yenen kimseler olarak övülür, çünkü öfke güç değil zayıflıktır; nefsine teslimiyetin işaretidir. Nefsine hâkim olamayanların sonu hüsrandır:
“Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler.” (Âl-i İmrân, 134)
“Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, ‘selâm’ deyip geçen kullardır.” (el-Furkan, 63)
Bu ayetler, öfkenin yok edilmesini değil, kontrol edilmesini hedefler. O hâlde Müslüman, işlerini öfke ile değil; teennî, sabır ve yumuşaklıkla halletmelidir.
Hadislerde Öfke
Resûlullah (s.a.v.), öfkeyi tedavi eden yolları da göstermiştir. Bu rivayetler, öfkenin tamamen yok edilmesini değil, terbiye edilmesini........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein