Başlık canımızı acıtıyor. Yüreğimize ateşler salıyor ‘şehit çocuklar’ ibaresi. Bunun sebebi çocuklara ölümü yakıştırmamamızdır. Evet, ‘ her nefis ölümü tadacaktır’ bunu biliyor ve iman ediyoruz. Ayrıca ‘neylersin ölüm herkesin başında’ da diyoruz. Ancak söz konusu çocuk olunca duruyoruz. Çocuklar öldürülmemeli, ifadesi de artık çok basit kaldı işgalci İsrail’in yaptıklarının sonrasında. Çocuklar ölmesin, demek farklı; bununla birlikte çocuklar vahşice öldürülmesin, demek çok daha farklı bir taleptir. Biz ikincisini dillendiriyoruz şimdi. Pek çok insanın dilinde ‘sözün bittiği yerdeyiz’ ifadesi var. Oysa söz bitmemeli, haykırarak devam etmeli söz. Zalime karşı öfkeye dönmeli söz. Bir yumruk olup söz, tepesine tepesine inmeli zalimin. Bunu da en çok eskilerin deyimiyle eli kalem tutan söz erbabı kişiler yapmalı.
Jean Paul Sartre, yazarın üç sorumluluğunun olduğunu söyler: İlki, her koşulda özgürlüğü savunmak için özgürlüğün olumlu kuramını oluşturmak. İkincisi ezilenler adına zorbalığı kötülemek. Üçüncüsü de zalimin/ zulmün karşısında olmak. Bu, aslında şöyle de izah edilebilir: Özgürlüğün olduğu yerde zorbalık, zorbalığın olduğu yerde de özgürlük yoktur. İkisi bir arada bulunmaz. Bu nedenle tarafımızı netleştirmeliyiz. ‘’Yazar, durup kalmak ya da........© Mir'at Haber