İstisnâlar Bir Tarafa Hıristiyanlar ve Mûsevîler de Cennet’e Giremeyecektir

Başlığa çıkardığımız hükmü sorulaştıralım:

Hıristiyanlar, Mûsevîler ve benzerleri Cennet’e girebilecekler midir?

Cevap nitelikli açıklamalarımıza geçmeden önce hükmümüze temel oluşturacak gerçeği beyan edelim:

Bütün Peygamberlerin ortak tebliği olan İslâm Dîni, Kur’ân’la bildirilen peygamberlerin (Nebîler ve Resûllerin) hepsine inanılmasını emreder. Bu sebeple değil son ve evrensel Peygamber kılınan Hz. Muhammed’e ve teblîğ etttiği Kur’ân’a inanmayan Mûsevîler, Hıristiyanlar ve benzerleri; Hz. Mûsa’ya ve Tevrat’a veya Hz. Îsa’ya ve İncîl’e inanmayan Müslümanlar bile doğrudan Cennet’e giremez.

Yahûdiler, Hıristiyanlar ve onlar gibi temelde İlâhî vahye dayalı inançlılar Hak Dîn olan İslâm’dan sapmış topluluklardır.

İslâm’ın nihâî kemal merhalesi olan Muhammed-Kur’ân ikilisine îman etmeyen Yahûdiler, Hıristiyanlar ve benzerleri, başta Allah’a inançları olmak üzere Meleklere, Peygamberlere, Kutsal Kitaplara ve Âhiret hayatına îmanları bâtıl ve eksik olduğu, Salih amelleri de Hak niteliği taşımadığı için Cennet’e giremezler. Çünkü Kur’ân diliyle ifade edersek onlar kâfirdirler veya kâfirliğin bir türü olan Allah’a ortak koşan müşriklerdir.

Hz. Mûsa’yı ve Tevrat’ı, Hz. Îsa’yı ve İncîl’i inkâr eden Müslümanın Cennet’e gireceğini söylemek Kur’ân’a aykırılık olduğu gibi Muhammed’e ve teblîğ ettiği Kur’ân’a îman etmeyenin doğrudan Cennet’e gireceğini dile getirmek de Kur’ân’a aykırılıktır. Onunla çelişmek ve çatışmaktır.

Bir önceki bölümde -Kur’ân ve Sünnet’in, Allah’a ve Âhiret Günü’ne îman edenler ve salih ameller işleyenlerden kimleri anladığını ve neleri görevleştirdiğini- belirlemiştik. Bu bölümde ki açık- lamalarımıza Hıristiyanlar, Yahûdiler ve benzerlerinin Cennet’e gireceklerine delil kılınmak istenen Bakara sûresinin 62. âyetinin meâlini vererek başlayalım. Mâide sûresinin 67. âyetiyle aynı anlamdaki bu âyette şöyle buyrulur:

“Şüphesiz, Îman edenler ile Yahûdiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîler den kim Allah’a ve âhiret gününe îman eder ve salih ameller yaparsa onların Allah katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”314

Bu âyette, Yahûdiler, Hıristiyanlar, Sâbiîler, Mecûsiler ve benzerleri dahil hangi dînin ve felsefî sistemin bağlısı olurlarsa olsunlar Allah’a ve Âhiret Günü’ne îmanla salih ameller yapanların Rablerinden mükâfatlarını alacakları, onların korkuya kapılmayacakları ve elem çekmeyecekleri, dolayısıyla Cennet’e girecekleri beyan edilmektedir.

Doğrudur. Ancak bu doğruluk, Allah’a ve Âhiret Günü’ne îmanla ve salih amellerin Kur’ân’a uygun olması ile şartlıdır. Çünkü bütün peygamberlerin teblîği olan İslâm’ın asliyetini koruyan ve ko- ruyacak olan kaynağı Kur’ân’dır ve Kur’ân’dan sapılmıştır, üstelik delil kılınmak istenen bu âyet de Kur’ân’dadır.

Cennet’e girmeyi engelleyecek bu sapmaların önemli olan bölümlerini dört madde halinde örneklendirmeye çalışacağız.

a- Allah’a Tevhid inancı üzere îmandan sapılmıştır

Bütün kutsal kitapların özeti olan Kur’ân, Allah’ı, tüm yüceliklerle vasıflı, bütün eksiklerden beri, yaratıcı, buyrukları ile hayata müdâhil, yaşatıcı, yönlendirici, bir ve benzeri gibisi olmayan bir Rab olarak tanıtmaktadır. Kur’ân, hiçbir mahlûku kendisinin benzeri gibisi bile olmayan; âlemlerin, doğmamış, doğurmamış Rabbi olan Allah’a teslîs ve benzeri inançlar çizgisinde inanmayı da kâfirlik olarak görmektedir. Üstelik, Allah’a oğul isnad etmeyi gökleri ve yeri çatlatacak bir kâfirlik olarak açıklamaktadır.315

Kur’ân, teslîsçileri (Allah’ı üçleyenleri), onlar gibi Allah’ı insan gibi tasavvur eden ve Üzeyir’i (Ezra) Allah’ın oğlu olarak vasfedenleri ve tabîi olarak da uzak doğuda görülen benzerlerini de Allah’a Şirk koşan Cehennemlikler olarak ilan etmektedir.316

Maide sûresinin 72. âyetinde de şöyle buyrulmaktadır:

“Andolsun, “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh’tir” diyenler kâfir olmuşlardır. Oysa Mesîh’in dediği şudur:

– Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibâdet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana şüphesiz Cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere hiç bir yardımcı da yoktur.”

Şimdi tahrife uğratılmış Kitab-ı Mukaddes’ten alıntılarla soralım:

Haşa oğul edinen, maddî bir varlık gibi insanlara görünen, pişmanlık duyup acı çeken, ıslık çalan, bahçede gezen, sapıklığa düşüren, katliam ve ırza tecavüz emri veren, Papa ve Ruhbanlar ta- rafından adına af yetkisi kullanılan, görevler yüklenen ve yasaklar konan bir Allah inancı, yüceliklerle vasıflı, eksikliklerden berî olan Allah’a Tevhîdî îman olabilir mi? Böylesi Cehennemlik batıl inançlar, Cennet’e götürücü îman kabul edilebilir mi?317

b-Allah’a, Tevhîd üzere inanmaktan sapıldığı gibi, O’nun Peygamberlerine ve onların tebliğ ettiği kutsal kitaplara îmandan sapılmıştır

Kur’ân ve Sünnet’e göre, İslâm’ın bütün Peygamberlerine ve onların Kutsal Sayfalar ve Kitaplar teblîğ ettiklerine inanmak gerekir, örneğin Hz. İbrâhîm’e, Hz. Mûs’a ve diğerlerine inanmak ge- rekir. Hz. Îsa’nın ilâh değil Peygamber olduğuna ve onun geleceğini müjdelediği Hz. Muhammed’in Peygamberliğine îman gerekir. Kur’ân’da şöyle buyrulur:

Âl-i İmran 84-85:

De ki: “Biz, Allah’a; bize indirilene; İbrahîm’e, İsmaîl’e, İshak’a, Yakûb’a ve onun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Mûsa’ya, Îsa’ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedi- lene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O’na teslim ederiz.

Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa (bilsin ki böyle bir dîn) ondan kabûl edilmeyecektir. O Âhiret’te de kayba uğrayanlardan olacaktır.”

Kur’ân Hz. Muhammed’in son, evrensel ve Kıyâmet Günü’ne kadar geçerli peygamber kılındığını ve ona inanılması gerektiğini de şöylece açıklamaktadır:

“(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar, şüphesiz, ben Allah’ın hepinize gönderdiği bir elçiyim; O (Allah) ki, göklerin ve yerin egemenliği O’na aittir! O’ndan başka tanrı yoktur; hayatı ve ölü- mü bahşeden O’dur! Öyleyse artık Allah’a ve O’nun Elçisi’ne îman edin; okuması-yazması olmayan, Allah’a ve O’nun sözlerine ina- nan Peygamberi (Muhammed’e inanın) ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız!”318

Bu âyetler ortada iken, kendisinden önce gelen Peygamberleri doğrulayan Hz. Muhammed’e ve önceki ilâhî kitapları / yasaları özetleyerek içine alan Kur’ân’a inanılmadıkça, Peygamberlerin teblîğ ettiği ed-Dîn olan İslâm’a inanılmış olamayacağı açıktır.319

Çünkü hakikatin ölçüsü olan Kur’ân Peygamberlerin bir kısmına inanmayanları da, kâfir olarak ilan etmektedir.320 Bir diğer anlatımla Kur’ân mesela peygamberlik dönemleri sona eren Hz. Mûsa ve Îsa’nın kendi dönemlerindeki peygamberliklerini inkârı bile kâfir- likle nitelemektedir.

Bir an için Hz. Lût, Yûsuf, Dâvûd ve Süleyman gibi Kur’ân’ın yücelttiği Peygamberlerin ahlâksız olarak nitelenmesini321 bir tarafa bırakalım ve soralım:

Melekleri ve Peygamberleri inkârı sapıklık gören ve bütün Peygamberlere inanılmasını görevleştiren Kur’ân’a ve onun tebliğ edicisi Hz. Muhammed’e inanmayı içermeyen bir îman, Cennet’e gir- direcek kabul edilebilir doğru bir îman olabilir mi? Olamayacağını Kur’ân açıklamaktadır.

Kaldı ki Yahûdiler Hz. Muhammed gibi........

© Mir'at Haber