Müslümanların hicretin 2. yılında (624) Mekkeli müşrikleri ağır yenilgiye uğrattıkları Bedir Savaşı’ndan sonra cereyan eden Uhud Savaşı, başından sonuna kadar ibretâmîz bir hadisedir. Bu savaş, gerek sebepleri gerekse sonuçlarıyla Müslümanların kıyamete kadar dikkat etmesi gereken konuların bir kısmını da içermesi cihetiyle hayati önem taşımaktadır.
Bilindiği gibi Mekkeli müşrikler, Bedir Savaşı’nda yaşadıkları ağır yenilginin intikamını almak için 2000’i paralı asker olmak üzere toplam 3000 kişilik bir ordu teşkil etmişti. Ebu Süfyân kumandasındaki ordunun Medine’ye doğru hareket ettiğini Gıfâr kabilesine mensup biri vasıtasıyla öğrenen Hz. Abbas, durumu Peygamber Efendimize (S.A.V.) iletmişti.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de görevlendirdiği sahabeler vasıtasıyla müşrik ordusunun durumu, asker sayısı ve konaklama yerleri gibi bilgileri öğrenmiş, ordunun Medine’ye yaklaştığı hengâmda şehirde nöbet tutturmuştu.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.), müşriklere nasıl karşılık verileceği hususunda Sahâbelerle istişare etmiş; gördüğü rüya üzerine Medine’de kalıp, kadın ve çocukları güvenli yerlere yerleştirerek savunma savaşı yapılmasını tercih ettiğini açıklamıştı. Ancak, özellikle Bedir Savaşı’na katılamayan heyecanlı gençler ile Hz. Hamza, Sa’d b. Ubâde, Numan b. Mâlik gibi sahabeler savunma savaşı değil, Medine’nin dışında düşmanla savaşılması konusunda ısrar etmişti.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.), gördüğü rüya ve endişelerine rağmen çoğunluğun görüşüne uyarak savaş........