Kabir hayatı ve kabir azabı

İnsan, ne şekilde ölürse ölsün mutlaka kabir hayatını geçirecek ve ahiret gününe ulaşacaktır; bunda şüphe yoktur.

Kabir hayatının ve kabir azabının olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de işaretler olduğu gibi Peygamber Efendimizin (S.A.V.) açıklamalarından da bunun varlığını öğrenmekteyiz. Bir konunun duyu organlarımız müşahede edilmemesi var olmadığına delil değildir. Vahiy yoluyla sabit olan bazı gaybî konular vardır ki, bunların mahiyetini nakli delillerle müşahede ederiz. Aklî delilleri ise bazen bilimsel gelişmelerle ortaya çıkar, bazen de bu ortaya çıkışı göremeden ebedi yurda iltica ederiz.

Kur’an-ı Kerim’de işaretler ve Peygamber Efendimizin (S.A.V.) açıklamalarıyla bilgi sahibi olduğumuz konulardan birisi de “kabir hayatı ve kabir azabı”dır.

Dinde reformistler, Kur’an-ı Kerim’de kabir azabı hakkında ayet bulunmadığını iddia ederek inkâr etmektedir. Oysa Kur’an-ı Kerim’de bu konuda birçok delil bulunmaktadır. Bunlardan birisi Mümin Suresi, 45 ve 46’ıncı ayetteki: “Nihayet Allah onu (iman etmiş olan adamı), Firavun taraftarlarının hilesinden korudu. Firavun kavmini ise, o kötü azap kuşatıverdi. Onlar (Firavun ve adamları) sabah akşam ateşe atılırlar. Kıyamet çattığı gün "Firavun’un adamlarını azabın en ağırına sokun" denir” (Mümin, 46) ayetidir.

Ayet-i kerimedeki, “Firavun kavmini ise, o kötü azap........

© Milli Gazete