menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hüsn-ü Zan ve Su-i Zan arasında insan

20 0
19.12.2025

Hüsn-ü zan, “kesin hüküm ve bilgi bulunmayan bir şeyi veya fiili iyiye yormak” şeklinde tarif edilir. Su-i zan ise, hakkında kesin hüküm ve bilgi bulunmayan bir şeyi kötüye yormaktır. İnsanın hayatı hüsn-ü zan ve su-i zan arasında sürüp gider.

İnsan, ilginç bir varlıktır. Herhangi bir konuda kesin hüküm ve bilgi olmadan fikir yürütür, yer yer yargılar ya da menfaatine uygun düşen konularda duygularına yenik düşer.

Bundan dolayı insanın, yaratılış kodları hakkında fikir yürütebilmesi, kendiyle yüzleşebilmesi için, yaratana müracaat etmesi gerekir ki kendini tanıyabilsin. Bu müracaat geciktikçe tanımlamaları, yargıları, hükümleri, fikir yürütmeleri, zanları, savunmaları, övgüleri, yergileri hep eksiktir, tutarsızdır, yarım yamalaktır.

Hem savunmalarında, iyi niyetlerinde; hem kötü niyetlerinde ve zanlarında yanılır. Bu yanılgılarında ideolojileri, fikir yürütmeleri, yargıları ve duyguları yanıltır; hataya ve günaha sürükler insanı.

İdeolojik sâikle yahut duygusal bağla yakınlık duyduğu kişinin kötülüklerini ve büyük günahlarını delilleriyle ortaya koysanız da, “O, öyle bir şey yapmaz” yargısını yapıştırıverir. “Neden yapmasın; insan beşer, kuldur şaşar” derseniz de inadına devam eder. İdeolojik bağnazlık, duygusal bağ, menfaat, adına ne derseniz deyin, savunma refleksinden vazgeçiremezsiniz. “Bu adam yolsuzluk yaptı, faize bulaştı, zina yaptı, uyuşturucu kullandı, başka sapkınlıklar da yaptı” dedikten sonra belgelerini gösterseniz de bağlandığı, saplantı haline getirdiği, bir bakıma kutsallaştırdığı liderini, arkadaşını, dostunu yahut karşılıksız bağlandığı bir kişiyi, bildiği, inandığı kalıpların dışında tahayyül edemez; gözlerini hakikate kapatır.

Bu bağlanma alışkanlığı, bu tutku, bu polyannacılık, “hüsn-ü zannı”, iyi düşünceyi aşan, hakikate........

© Milli Gazete