Eylemlerimizi ve yaşantımızı kurallar ve sınırlar ile sıkıştırmayı seviyoruz. Bir fabrikada üretilmişçesine aynı olmamız gerekiyormuş gibi davranıyoruz. Giydiklerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, okuduklarımız, boş zaman aktivitelerimiz… Hatta sosyal medyalarımız bile! Çoğunluk nasıl kullanıyorsa öyle kullanmalıyız. Aman dikkat, bunu yaparken en farklı benim edasıyla yapmalıyız.
Okumak mı?.. Herkes muhakkak üniversite okumalı. Lise mezunları mı, onlar adam değil. Artık üniversite de kesmiyor dişimizi. En az yüksek lisans yapmalı. Yoksa nasıl kariyer sahibi olunur? Anamız babamız, konu komşuya nasıl hava atar? Sosyal medyasında “Kızım/oğlum başardı, bilmem ne kadar kişiyi arkasında bıraktı” imalarıyla sınav sonuçlarını, yerleştirme sonuçlarını ve dahi mezuniyet törenlerini paylaşmazsa olur mu hiç? Hele biz?.. Rakiplerimize ben başardım, kazandım, yendim hepinizi mesajını nasıl vereceğiz?
Tüm bunları “diğerlerinden farklı olma” arzusu ile yerine getiriyorsak da hepimizin izlediği adımlar aynı olunca hepimiz birbirimiz ile aynileşiyoruz. Hâlbuki okumak eylemi “diğerlerinden farklı olma” veya kariyer arzusu ile değil, ilim sahibi olma arzusu ile yapılmalıydı. Oku emri ile de Yaradan bize diploma sahibi olmayı emretmiyordu. Ayetlerin, hadislerin istediğimiz yerini alıp diğer taraflarını görmezden gelme........