Çok zamanlarda konuşulacak, yazılacak ve tartışmalar yapılacak bir ‘’Mayıs 2023’’ seçimleri yaşadık. Geçen asrın isim bırakmış siyasetçilerinin mücadelesinin hafızalarda yer tutan veya gazete sayfalarında kayıtlara alınan örneklerinden sunacağız mukayese yapacak meraklılarımıza.

İsmet Paşa’nın meydanlarda olduğu yıllar. Konya’da CHP’nin seçim mitingi var. İlçelerden gelenler, getirilenler caddelerden taşıyor. Miting alanı hınca hınç dolu.

İl başkanı, beklentilerini sürekli tekrarlamaktadır; hazırlık konuşmalarının bitmesini bekleyen son hatip İsmet Paşa’ya.

“Paşam! Konuşmanızın arasında ‘Allah’ deyiniz! Vaad edeceklerinizden daha fazla etkisi olacaktır. Hem rakip partilerin söylentilerini de önleyelim.”

İstirhamında başka hangi kelimeleri kullanmış ve Paşa’dan “Allah” demesini istemiştir o il başkanı, bilmiyoruz. Kulaktan kulağa yayılan efsane, “Paşam ne olur, Allah deyiniz” şeklindedir.

Paşa kürsüye çıkar. Elindeki kağıda ara sıra bakarak neler yapacaklarını sıralar. Alkışlar, yaşa var ol nidaları yavaşladığında da kürsüden iner. İşte tam o sırada, yani İsmet Paşa tam kürsüden inerken, hemen yanında duran il başkanı sitemini seslendirir.

“Paşam, bir kere Allah demediniz.”

Sevecen bir gülümsemeyle il başkanının yanağını okşayan İsmet Paşa, tarihe geçen o cevabı verir.

“İnerken Allahaısmarladık dedim ya!”

İkinci misalimiz Demirel’den ve 70’li yılların seçimlerinden.

Kıbrıs zaferi, ağır sanayi hamleleri ve milli bir siyasi görüşle sahnede yerini alan MSP’nin etkinliğini kırmaya “Camiler açık, TRT’de haftada bir saat ‘Diyanet Saati’ de var. Sınırlarımızın ötesinde salgın hastalıklar olmadığında hac izni de veriliyor” gibi söylemlerinin yetersizliğini ve dalgacı boyutunu fark eden Demirel, il merkezlerinde düzenlediği mitinglerde, konuşma yaptığı otobüsün üzerinde o ilin ve ilçelerinin müftülerini dizmiştir. Konuşmasının içinde kaç kere “Allah” dediğini ise sayan yok. Müftülü seçim otobüslerini yazmasa da gazetelerimiz, biz orda bulunmuş tanıklardan alırdık haberi. Övünerek anlatırlardı gördüklerini; Demirel’in “Nurlu Süleyman”lığını ispata durduklarında.

28 Mayıs seçimlerinin neticesini “Adam yine kazandı” başlığıyla ilan eden medya organlarındaki Sayın Erdoğan’ın tören resimlerini tartışmak isteyenler, gerekçelerine katılmayacağımız itirazlarını, Patrik ve Hahambaşının göründüğü bir fotoğraf karesiyle yapıyorlar. Halbuki orada Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş da dini kıyafetiyle bulunuyor ve tören duasını da yapıyordu.

Bu ülkede Patrik ve Hahambaşının dini kıyafetleriyle törelerde olmasına itiraz eden oldu mu? Daha doğrusu, onların kullandığı o haktan isteyen oldu mu? Diye sorulursa, cevap evettir. Hem de İstanbul müftüsünden geldi o karşı duruş.

Rahmetli Menderes’in Londra uçak kazasından sonra İstanbul’a gelişinde düzenlenen törene katılmayı şu gerekçe ile reddeder İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen Hoca.

“Diğer dinlerin görevlileri Patrik ve Hahambaşı dini kıyafetleriyle sokağa çıkarken ve törenlere katılıyorken, İstanbul Müftüsüne bu hakkın uygun görülmemesini protesto ediyor, sarık ve cübbesiz, sade kravat gömlekle orada olmayacağımı haykırıyorum.”

1960’tan sonrasını Demirel’le yaşayan Türkiye’nin o devirlerini birkaç kelime ile ve ciğere işleyen hançer keskinliğinde özetleyen ise, milletvekili olduğu AP’den kravatsızlığı bahane edilerek ihraç edilen cesaret abidesi bir mücadele insanı, NFK’nın yol arkadaşı, Millî Gazete’mizin yazarlarından rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’dir. Demirel tavrı üstünden, AP’nin varlık sebebidir ifşa ettiği.

“Seçimden önce hacılarla, hocalarla;

Seçimden sonra masonlarla, localarla.”

Bir başka manzarası daha vardı geçen asrın. Seçim meydanı kürsülerinde parti genel başkanlarının çok kere yaptığı poz verme yarışında da birinciliği kimseye kaptırmıyordu Demirel: Getirilen bir mushafı öpüp, başa koymak!

“Konsun, yine pervazlara

güvercinler;

‘hu hu’lara karışsın

Aminler”

Mukayese için geçen asırdan verdiğimiz örneklere, 20’nci yüzyılın en güzel naatını yazan Arif Nihat Asya’nın bu mısralarını da katmasak olmaz.

Sultanahmet Camiinde miting var. Sultanahmet meydanı ne çok turist dolar her gün. Sultanahmet Camii avlusundan bir “Yuh” kayda alınıyor en yandaş TV kanallarınca.

Milli maçlarımız dolayısıyla bilenler var “Yuh”un ne olduğunu turistlerimizden; bilmeyenler soruyor rehberlerine: “Yuh yetmez, daha ne kadar?’’

İlk değildir bu “Yuh” kullanımı da mitingler yahut törenlerdeki. Menderes’e muhalif dergilerde çok fıkralar üretilmiştir “Yuh” vurgulu. Menderes’e bir tören ya da geçit sırasında “Yuh” diyenler olmuş; üretilen fıkralar icabı. Oradaki ecnebi misafirler, gezginler sormuşlar bizimkilere: “Yuh ne demek?”

Yukarısı bıyık, sakal aşağıda hesabı bir cevap bulmuş bizim garipler: “Yaşa Menderes demenin bir başka hali.” Öyleyse demişler o ecnebi ziyaretçiler, “Biz de diyelim Menderes’e yuh.”

Sağcılarla solcuların aynı silahla katledildiği yıllardan gelen insanlarımız, sosyal medyalarında girdikleri bir yarışta soruyorlar birbirlerine: Yirmi iki yılda hangi eseri, yazarı, bilim insanını, sanatçıyı yetiştirdiniz? Bestelediğiniz bir şarkı, yaktığınız bir türkü yok; ilahilerinizi dahi unuttunuz. Cevap gecikmiyor iktidar cephesinin trollerinden: Sanki sizden Nobel alanlar, Grammy kapanlar, uluslararası yarışlara katılanlar var.

Necip Fazıl Üstadın “Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” mısralı beytinde anlattığının en verimsiz, en hatalı anlaşılmasını artık yok etmek, önlemek isteyen Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan yemin töreninden sesleniyor: 85 milyonu kucaklamamız lazım!

Sayın Erdoğan’ın hassasiyetle istediği 85 milyonun kucaklanması eylemine doğrudan karşı çıkanların varlığı da bir gerçek. Kastımız, geçen hafta tarifini verdiğimiz vaiz beyin, “Bizim sağcılar, bizim sağcılar” derken, “Bizim dediğime bakmayın” kışkırtmasını da eklemesini tekrar hatırlatmak değil.

Biz yeni Maliye Bakanı’nın bu kucaklaşmadan hariç tutulma çalışmalarına dikkat çekmek istiyoruz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın önceki bir zamanda, partisi mensuplarını öğretme amaçlı bir konuşmasında, “Bunlar Halk Bankasını da dolandırmaya çalışıyorlar” istihbaratıyla örnek verdiği Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanlığına atanmasına karşı çıkan ve pasaportu ile alakalı konuşanlar var. Bunlardan biri de ışıltılı gözlerle tanınan selefi Sayın Nebati Bey.

Seçim sürecinde yaptığı bir konuşmada İngiliz vatandaşı bir maliyeci ile kıyaslanmak istemediğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hazine ve Maliye Bakanı sıfatının, İngiliz pasaportlu bir adamla eşleştirilemeyeceğini belirten Sayın Nebati, devir teslim töreninden sonra İngilizli konuşmasının hatırlatılmasına, heterodoks maliyeci bir Türk olarak çok kızmış ve Sayın Erdoğan’ın istediği kucaklama eylemini, azarlama gücünü kullanarak tam yapmıştır.

“Mehmet Şimşek’in, ortak ve sarsılmaz değerlerimize, bayrağımıza ve milletimize bağlılığını sorgulamak kimsenin haddi değildir.”

Hizayı bozanların ve hizaya çekmek isteyenlerin haberlerini okuyunca medyamızdan, başka milletlere hiç benzememize hep şükretmemiz gerekiyor.

Başka milletler deyince mesela, aklımıza ilk Fransız ve onların ünlü Napolyon’u filan geliyor. O ünlü Napolyon, kendisine eş tutmadığı rakibi Talleyrand için:

“Her şeye müsaittir, dermiş. İcabederse namuslu bile olur.”

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.” dediğimiz, bildiğimiz, inandığımız bir vatanın çocuklarıyız biz.

Müsaitli örneklerimiz yoktur!

QOSHE - Seçimler Bir Örnek Seçilenler Kopya - Necati Tuncer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçimler Bir Örnek Seçilenler Kopya

7 14
10.06.2023

Çok zamanlarda konuşulacak, yazılacak ve tartışmalar yapılacak bir ‘’Mayıs 2023’’ seçimleri yaşadık. Geçen asrın isim bırakmış siyasetçilerinin mücadelesinin hafızalarda yer tutan veya gazete sayfalarında kayıtlara alınan örneklerinden sunacağız mukayese yapacak meraklılarımıza.

İsmet Paşa’nın meydanlarda olduğu yıllar. Konya’da CHP’nin seçim mitingi var. İlçelerden gelenler, getirilenler caddelerden taşıyor. Miting alanı hınca hınç dolu.

İl başkanı, beklentilerini sürekli tekrarlamaktadır; hazırlık konuşmalarının bitmesini bekleyen son hatip İsmet Paşa’ya.

“Paşam! Konuşmanızın arasında ‘Allah’ deyiniz! Vaad edeceklerinizden daha fazla etkisi olacaktır. Hem rakip partilerin söylentilerini de önleyelim.”

İstirhamında başka hangi kelimeleri kullanmış ve Paşa’dan “Allah” demesini istemiştir o il başkanı, bilmiyoruz. Kulaktan kulağa yayılan efsane, “Paşam ne olur, Allah deyiniz” şeklindedir.

Paşa kürsüye çıkar. Elindeki kağıda ara sıra bakarak neler yapacaklarını sıralar. Alkışlar, yaşa var ol nidaları yavaşladığında da kürsüden iner. İşte tam o sırada, yani İsmet Paşa tam kürsüden inerken, hemen yanında duran il başkanı sitemini seslendirir.

“Paşam, bir kere Allah demediniz.”

Sevecen bir gülümsemeyle il başkanının yanağını okşayan İsmet Paşa, tarihe geçen o cevabı verir.

“İnerken Allahaısmarladık dedim ya!”

İkinci misalimiz Demirel’den ve 70’li yılların seçimlerinden.

Kıbrıs zaferi, ağır sanayi hamleleri ve milli bir siyasi görüşle sahnede yerini alan MSP’nin etkinliğini kırmaya “Camiler açık, TRT’de haftada bir saat ‘Diyanet Saati’ de var. Sınırlarımızın ötesinde salgın hastalıklar olmadığında hac izni de veriliyor” gibi söylemlerinin yetersizliğini ve dalgacı boyutunu fark eden Demirel, il merkezlerinde düzenlediği mitinglerde, konuşma yaptığı otobüsün üzerinde o ilin ve ilçelerinin müftülerini dizmiştir. Konuşmasının içinde kaç kere “Allah” dediğini ise sayan yok. Müftülü seçim otobüslerini yazmasa da gazetelerimiz, biz orda bulunmuş tanıklardan alırdık haberi. Övünerek anlatırlardı gördüklerini; Demirel’in “Nurlu Süleyman”lığını ispata durduklarında.

28 Mayıs seçimlerinin neticesini “Adam yine kazandı” başlığıyla ilan eden medya organlarındaki Sayın Erdoğan’ın tören resimlerini tartışmak isteyenler, gerekçelerine katılmayacağımız itirazlarını, Patrik ve Hahambaşının göründüğü bir fotoğraf karesiyle yapıyorlar. Halbuki orada Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş da dini kıyafetiyle bulunuyor ve........

© Milli Gazete


Get it on Google Play