Muhalefetin işi, iktidarın amblemi ampulle oynamak mıdır?

Önemli bir kısmı zoraki sayılan medyadaki destekçilerinin “Hiç yoktan iyidir” etiketiyle onaylanmasını istedikleri “Işıkları yakın, ışıkları kapatın” eylemini yazmak istiyorum Ana Muhalefet Partisinin.

“Asgari ücrete ara zam, emekli maaşlarına ek zam” istiyorlarmış, Türkiye’yi ayağa kalkmaya davet ederlerken.

“Sen niye Meclis’te oturuyorsun?” sorusuna muhatap yapılmayanlarda, anlaşılan o ki, “Değişim” hiç gerçekleşmemiş.

1997 yılında sandıktan çıkmış, seçimle gelmiş Refahyol iktidarına karşı, kimi analistlerin mahşerin atlıları sıfatıyla andıkları “TÜSİAD, Medya ve Darbeci Komutanlar” koalisyonunun dördüncüsü olan; RP’nin kapatılmasında, yöneticilerine siyasi yasak konmasında, algı operasyonları eşliğinde bankaların batırılmasında, gayri milli hasılanın üçte birinin buharlaştırılmasında ve akabinde AKP’nin kurdurulup çeyrek asırdır Türkiye’yi yönetmesinde baş rolü oynayanların bu eylemi, geçmişe özlemlerinin ve değişmediklerinin ispatıdır, siyasi kayıtlara alınmasıdır.

Destekçilerin propaganda cümlelerinden biri ise, biraz garipti.

“Kılıçdaroğlu da katılacağım dedi.”

28 Şubat zulmündeki görevlerini, “Helalleşme” çağrısıyla kabul eden; mazlumlarla, maznunlarla, mağdurlarla barışmak isteyen ve fakat iktidarın istediği muhalefet ölçülerine çekilmeyi önleyemeyen Sayın Kılıçdaroğlu’nu olaya böyle katmak, sanki çocukça bir iş olmuş.

Muradımız ne 28 Şubat’ı bir daha yazmaktır, ne de “Işıkları kapatın, ışıkları yakın” eylemindeki bir siyasi partinin işlerine karışmaktır.

1997’de Refahyol iktidarını yıkanlar, Türkiye’nin gördüğü en “Millici” Başbakan Necmettin Erbakan’a muhalefete duranlar ve geleceğimizi bin yıllık ipotekle bağladıklarını sananlar, sanki bugün de iktidarın devamından yana kılınmışlar, şüphesini akıllara düşürmeleridir, sebebimiz.

Işıkları kapatan torun, emekli maaşına zam gösterisine dahil olmak isteyen dedesini uyarıyor.

“Dede, sen otur, kalkma! Karanlıkta bir yere çarpar, mobilyalarımıza zarar verebilirsin!”

Türkiye ayağa kalkmaya davet edilirken, dedeler oturmaya böyle zorlanıyor izahlı mizahı da olur bir muhalefet eyleminin; hoş görülsün.

“Emekli, asgari ücretli geceyi aydınlattı” manşetini yazan destekçi medyacılar nerede eksik kaldıklarını araştıracaklar, soruşturacaklar icabında.

Haberleri sunduğu kanalda ülkeyi yangın yeri gibi gösteren ve “Nerde bu devlet” haykırışıyla darbe davetçiliğine özel atanmışlığı tescilli bir Reha Muhtar’larının yokluğuna üzülecekler.

“Maaşımıza ek zam istiyoruz” paylaşımlarını sosyal medyada çok yaptıklarında seslerini duyurup, haklılıklarını kabul ettireceklerini sanan emeklilerimizi her okuduğumda, aklıma bir Ankara türküsünün nakaratı gelir.

“Ay battı, güneş doğdu

Daha yalvarayım mı?”

Dünyanın 1929 ekonomik kriziyle sarsılmasının sürdüğü 30’lu yıllarda ülkemiz, İsmet İnönü’nün başbakan olduğu tek parti iktidarında yaşamaktadır.

Rahmetli Fevzi Çakmak paşa’nın direnmesine ve itirazına rağmen bilhassa subay maaşlarında yüzde yirmilere varan kesintiler yapmak isteyen İnönü’nün gerekçesi, harp tehlikesini olmadığı yönündedir.

İşte o günlerin ünlü partililerinden Cevdet Kerim, bir toplantıda karşılaştığı ve icrasını dinlediği Neyzen Tevfik’i, başkanı olduğu CHP il merkezine davet........

© Milli Gazete