Birlikte mutlu olabiliriz

Bir arada yaşamak zorunda kalan insanların bir şekilde bazılarının bazılarıyla ünsiyeti farklılık gösterebiliyor. Bunun elbette hem biyolojik, hem kültürel hem de siyasal nedenleri vardır. Akrabalık, kan bağı gibi olgular biyolojik ünsiyeti açıklarken sosyal statü, eğitim seviyesi, ekonomik durum, kentleşme, sekülerleşme, muhafazakârlaşma gibi durumlar kültürel ünsiyete; ideolojiler, ulus bilinci, millet, ümmet gibi kavramlar siyasal ünsiyete bize götürür.

Bu ünsiyetlerin oluşturduğu kimliğin var olabilmesi ve var kalabilmesi için o toplumsal grubun bir aidiyete ihtiyacı vardır. İşte aidiyet insanların kendilerini başkalarından farklı olduğunu hissetmesinden doğar. Yani kendini bir yere konumlandırabilmesi için kendisi dışında bir “öteki” gereklidir. Aslında ötekinin varlığı aidiyet oluşturduğu için bir sorun teşkil etmiyor. Sorunun asıl kaynağı ötekiyle araya mesafeler koymakta, hatta düşmanlaştırmakta yatıyor.

Ülkemizdeki siyasi ve kültürel ayrımın temel kodlarını ötekinin tanımlanmasında aramamız bu açıdan önemlidir. Kimliğin motivasyonu, o kimliğin ötekilerden farklılığını hissetmesine bağlıdır. Ancak bu........

© Milli Gazete