Seçim sonrası yeni Cumhurbaşkanlığı Kabinesi açıklandı. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar nedeniyle en çok merak edilen Hazine ve Maliye Bakanlığı’na kimin getirileceği sorusu da cevap buldu ve Sayın Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı. Sayın Bakan bakanlık devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka seçeneğinin kalmadığını” söyledi ve uluslararası normlara uygunluk vurgusu yaptı. Sayın Bakan’ın rasyonel zeminden kastı Ortodoks ekonomi politikaları ise söz konusu politikalarla ne Türkiye’nin ne de gelişmekte olan ülkeler olarak ifade edilen ancak gerçekte sömürülen ülkeler kategorisinde olan bir başka ülkenin ekonomik olarak ayağa kalkması mümkün değildir. Ortodoks ekonomi politikalarının uygulanmaya başlaması ile birlikte kısa vadede makroekonomik göstergelerde iyileştirmeler olsa dahi bu iyileştirmelerin refah artışı sağlaması ve halka yansıması mümkün değildir. Söylemler, önerilen Merkez Bankası başkanı, kurdaki baskının hafifletilmesi sonrasında yaşanan kur artışı ve bu sürecin sonunda faiz artışları olacağına ilişkin beklentiler oluşması çok iyi sinyaller vermese de nasıl bir ekonomi politikasının benimseneceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu yazıda âcizane kanaatime göre acil olarak ekonomide atılması gereken adımlardan bazılarına ilişkin kısa değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Her şeyden önce son yıllarda çok ihmal edilen ve bozulan bütçe disiplininin sağlanması konusunda kayda değer adımların atılmasına ihtiyaç vardır. Gelinen noktada bütçe yönetiminde yaşanan liyakat sorunu, depremin faturası, seçim ekonomisinin etkisi gibi etkenlerle ilk dört ayda rekor kırarak yaklaşık 382,5 milyar TL seviyesinde gerçekleşen bütçe açığı rakamlarının yıllık bazda 1,5 milyar TL seviyelerine kadar ulaşacağı öngörülmektedir. Bu korkunç durumun ortadan kaldırılması için öncelikle kamuda israfın önlenmesi, üretime yönelik olmayan, katma değer oluşturma potansiyeli düşük yatırımların sonlandırılması, sahip olunan tüm imkânların ekonomik çarkın dönmesine katkı sağlayacak şekilde geniş halk kesimlerinin refahının ve alım gücünün artırılması amacıyla kullanılması gerekir. Bütçe açığının kapanması için ek vergiler ve vatandaşın alım gücüne olumsuz olarak yansıyacak fiyat artışları vb. önlemler alınması şeklinde bir yol izlenirse, bu adımlar ülke ekonomisine katkı sağlamak bir yana mevcut tablonun daha da kötüleşmesine neden olabilir.
Yeni dönemde ele alınması gereken, ülke ekonomisi bakımından en öncelikli meselelerden biri de vergi mevzuatının adil, karışıklıklara mahal vermeyecek, istismarları ortadan kaldıracak şekilde yeniden düzenlenmesi ve sadeleştirilmesidir. Mevcut vergi sistemi sistemsizliğin sistemi olarak ifade edilebilir. Uygulamada öyle bir sistemsizlik var ki; vergi afları, muafiyetler, ertelemeler nedeniyle birçok mükellef hangi dönemin vergisini ödediğinden bile habersizdir. Aynı zamanda mevcut vergi sistemi adil değildir. Üretim yapmak, istihdam oluşturmak adına yatırım yapan bir girişimcinin ödemekle yükümlü olduğu vergi oranının, faiz geliri başta olmak üzere paradan para kazanan yatırımcıların ödemekle yükümlü olduğu vergi oranından çok daha yüksek olduğu bir ülkede, üretim ve istihdamın artması, ekonomik gelişmenin sağlanması zorlaşır. Bu nedenle vergi mevzuatının üretim, istihdam, yatırım yapmayı teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. Bununla birlikte mevcut yönetimin bütçedeki vergi gelirlerinin yaklaşık %67’sini teşkil eden dolaylı vergilerden vazgeçmesi olası görünmemektedir. Bu durumda dolaylı vergilerin özellikle alt ve orta gelir grubunda bulunan insanlarımızın sırtında oluşturduğu yükü azaltmak adına, dolaylı vergi oranlarının temel ihtiyaç malzemelerinden lüks tüketim ürünlerine doğru artan oranlarla belirlenmesi önem ifade etmektedir. Aynı şekilde her geçen gün gayrı safi milli hâsılada içindeki payını kaybeden ücretli kesimin vergi yükü altında ezilmesinin önüne geçilmesi amacıyla gelir vergisi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi ve vergi dilimi sayısının artırılması elzem görülmektedir. Eğer vergi sistemi adil, sade, tutarlı bir şekilde yeniden düzenlenirse alt gelir gruplarının sırtındaki vergi yükü azaltılarak geniş halk kesimleri nispi olarak rahatlatılırken, devletin vergi gelirleri de miktar olarak korunmuş olacaktır.
Yeni kabinenin önünde duran en önemli problemlerden birisi de, belki de halkın yaşam kalitesi bakımından en önemli ekonomik mesele olarak algıladığı enflasyonla mücadeledir. Bugüne kadar ülkeyi yöneten iktidarların enflasyonla mücadelede başvurdukları en klasik yöntem talebin kısılması yoluyla enflasyonla mücadeledir. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde vatandaşın alım gücü kısıtlanarak talebin düşürülmesi yoluyla fiyat artışlarının nispi olarak kontrol altına alınması hedeflenmektedir. Ancak bu durum ekonomide durağanlığın ortaya çıkmasına ve uzun vadede vatandaşın gelir grubuna göre dağılımında orta gelir grubunun daralması ve nüfusun çok büyük bir kısmının düşük gelir grubunda yaşadığı ekonomik olarak güçsüz bir ülke haline dönüşülmesine neden olmaktadır. Enflasyonu fiyatlar genel seviyesindeki süregelen artış olarak tanımladığımız zaman, enflasyonla mücadelede başvurulabilecek diğer bir yöntem özellikle geniş halk kesimlerinin günlük ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullandığı temel ürünler başta olmak üzere ürün arzının artırılması olabilir. İhtiyaç duyulan ürünlerin arzının, özellikle üretim artışının teşvik edilmesi, devletin yaygın kullanılan temel ihtiyaç malzemelerinin üretiminde, dağıtımında destek ve denetimini artırması yoluyla artırılması, enflasyonla mücadele bağlamında fiyat artışlarının kontrol edilmesi bağlamında fayda sağlayabilir. Arzın artırılması amacıyla zaten çok yüksek tutarlara yükselen dış ticaret açığı daha fazla artırılmadan, karşılıklı ürün alım satımına dayalı ticaret anlaşmaları ile ihtiyaç duyulan ürünlerin ithal edilmesi yoluna da başvurulabilir. Arzı artırmaya yönelik adımlar çerçevesinde, özellikle temel ihtiyaç malzemelerinin arzı konusunda piyasayı belirleyecek konuma gelmiş olan zincir marketlerin arzı belirleyici rolünü kısıtlayacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Aynı şekilde tarım ürünlerinde üretimi artırmaya yönelik girdi maliyetlerinin azaltılması ve taban fiyatların yükseltilmesi odaklı teşvikler artırılırken, piyasa koşullarını belirleyecek şekilde birlikte hareket eden toptancı, dağıtıcı ve taşıyıcı işletmelere alternatif oluşturacak şekilde devlet destekli satın alma, dağıtım ve taşıma birliklerinin oluşturulması için çalışmalar yapılmalıdır.
Acil olarak yapılması gereken işleri daha uzun uzun yazarak çoğaltabiliriz. Ancak çok fazla uzatmamak adına en önemli gördüğüm önerileri kısaca özetlemeye çalıştım. Yukarıda ifade edilen ekonomik iyileştirme adımları yeni ekonomi kurmayları tarafından atılması önerilen adımlar olarak ifade edilmiştir. Ancak ekonomi yönetiminin her şeyden önce yapması gereken en önemli iş; ekonominin liyakatli bir kadro tarafından yönetildiğine dair bir güven ortamının oluşturulmasıdır. Zira mevcut ekonomik krizin bu boyutlara ulaşmasının en önemli nedenlerinden birisi; ekonominin kötü yönetildiğine ilişkin bir izlenim oluşturan ve ekonominin düzelebileceğine ilişkin umutları yok eden yönetim ve yönetişim krizidir. Önceki ekonomi yönetiminin yönetim ve yönetişim konusunda ortaya koyduğu kötü performans krizin etkilerinin daha yüksek hissedilmesine neden olmuştur. Yeni ekonomi yönetiminin ihtiyaç duyulan güveni tesis etmek amacıyla, farklı görüşlerden ve kesimlerden liyakatli bir kadronun ekonomi yönetimine katkı sağlayacağı, farklı görüşlerin de ekonomi yönetiminde değerlendirileceği kanaatini oluşturması ve şeffaf bir yönetim anlayışının hâkim kılınması büyük önem ifade etmektedir. Hülasa; seçim bitti, yeni kabine belirlendi. Derin bir ekonomik kriz yaşayan ülkemizin refahı ve kalkınması için atılması gereken çok önemli adımlar, aşılması gereken zorlu yollar var. Allah akıbetimizi hayretsin…
Yeni Ekonomi Yönetimini Bekleyen Gündem
5
0
09.06.2023
Seçim sonrası yeni Cumhurbaşkanlığı Kabinesi açıklandı. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar nedeniyle en çok merak edilen Hazine ve Maliye Bakanlığı’na kimin getirileceği sorusu da cevap buldu ve Sayın Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı. Sayın Bakan bakanlık devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka seçeneğinin kalmadığını” söyledi ve uluslararası normlara uygunluk vurgusu yaptı. Sayın Bakan’ın rasyonel zeminden kastı Ortodoks ekonomi politikaları ise söz konusu politikalarla ne Türkiye’nin ne de gelişmekte olan ülkeler olarak ifade edilen ancak gerçekte sömürülen ülkeler kategorisinde olan bir başka ülkenin ekonomik olarak ayağa kalkması mümkün değildir. Ortodoks ekonomi politikalarının uygulanmaya başlaması ile birlikte kısa vadede makroekonomik göstergelerde iyileştirmeler olsa dahi bu iyileştirmelerin refah artışı sağlaması ve halka yansıması mümkün değildir. Söylemler, önerilen Merkez Bankası başkanı, kurdaki baskının hafifletilmesi sonrasında yaşanan kur artışı ve bu sürecin sonunda faiz artışları olacağına ilişkin beklentiler oluşması çok iyi sinyaller vermese de nasıl bir ekonomi politikasının benimseneceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu yazıda âcizane kanaatime göre acil olarak ekonomide atılması gereken adımlardan bazılarına ilişkin kısa değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Her şeyden önce son yıllarda çok ihmal edilen ve bozulan bütçe disiplininin sağlanması konusunda kayda değer adımların atılmasına ihtiyaç vardır. Gelinen noktada bütçe yönetiminde yaşanan liyakat sorunu, depremin faturası, seçim ekonomisinin etkisi gibi etkenlerle ilk dört ayda rekor kırarak yaklaşık 382,5 milyar TL seviyesinde gerçekleşen bütçe açığı rakamlarının yıllık bazda 1,5 milyar TL seviyelerine kadar ulaşacağı öngörülmektedir. Bu korkunç durumun ortadan kaldırılması için öncelikle kamuda israfın önlenmesi, üretime yönelik olmayan, katma değer oluşturma potansiyeli düşük yatırımların sonlandırılması, sahip olunan tüm imkânların ekonomik çarkın dönmesine katkı sağlayacak şekilde geniş halk kesimlerinin refahının ve alım gücünün artırılması amacıyla kullanılması gerekir. Bütçe açığının kapanması için ek vergiler ve vatandaşın alım gücüne olumsuz olarak yansıyacak fiyat artışları vb. önlemler alınması şeklinde bir yol izlenirse, bu adımlar ülke ekonomisine katkı sağlamak bir yana mevcut tablonun daha da kötüleşmesine neden olabilir.
Yeni dönemde ele alınması gereken, ülke ekonomisi bakımından en öncelikli meselelerden biri de vergi mevzuatının adil, karışıklıklara mahal vermeyecek, istismarları ortadan kaldıracak şekilde yeniden........
© Milli Gazete
visit website