Daha Değil, Gidecek Yolumuz Var

Âlemlere Rahmet Efendimiz de pek çok hadis-i şerifinde müminlere hayır ve iyilik kapılarını bildiriyor. Meselâ şöyle buyuruyor:

“–İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır.

–Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır.

–Güzel söz sadakadır. –Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır.

–Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, 56)

“1-Asra yemin olsun ki, 2- insan mutlaka bir ziyandadır. 3- Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr Sûresi)

Hikmet ehli arifler, gönlün kimlerden korunması gerektiği hususunda şöyle buyurmuşlardır: “Oğlum, istediğin kimselerle arkadaş ol, fakat şu dört kimseden şiddetle sakın:

1- Ahmakla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü ahmak sana fayda vereceğim niyetiyle zarar verir.

2- Hırslı, tamahkâr kimse ile arkadaş olma. Çünkü o seni bir lokma ekmeğe, bir yudum suya, bir çekirdeğe satmakta tereddüt etmez.

3- Cimri ile arkadaş olma. Çünkü cimri, kendisine muhtaç olduğun bir vakitte seni mahrum eder.

4- Korkakla da arkadaş olma. Çünkü o seni de, ana-babanı da rüsvâ eder, sonunda aldırmaz bile.”

Zemahşerî’nin beyan ettiği gibi: “Sâdık dost, panzehirden hayırlı; fenâ dost da, zehirden daha zararlıdır.”

Çarşamba

Aramak

“Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım...

Görüyor musun?”

(Ahmed Arif/ Anadolu)

Son zamanlarda çokça duyduğum ve neredeyse benimsediğim bir söz var; “Kaybetmeden hiçbir şey kazanılmaz. Cennet için bile önce ölmek gerekir.” Her şeyin bir bedeli var. Yaşamanın da ölmenin de. İnsana verilecek en güzel nasihatlerden birini, Veli şöyle ifade ediyor; “Onurlu ol, kendini bulacaksın.” Elbette ki insanın kendini bulması kadar halin içerisinde onurlu bir varlık göstermesi de elzem bir durumdur. Çünkü onurlu kalmanın en başat yolu bir başkasını, öncesinde de kendisini aldatmamasından geçer. Onun için dünya bilgisi bizi güçlü kılar. Eskiler, “dünyayı bilen aldanmaz, ahireti bilen ise aldatmaz” demişlerdir.

İnsan sürekli geçmişini aramaya mahkûm ediliyor. İki kişi bir manavın önünde baktıkları ürünler hakkında “hiç eski tatları yok, hep yavan geliyor” diye yorumda bulunurken aslında aradıkları geçmiş, geçmişte ağızlarına çalınan tattır ama belki de kendilerini geçmişte aramalarıdır. Bugün uğradıkları tatsızlıklardır. Bütün yaraları ile geçmişini arayan bir insan, sanki hep biraz geç kalmış gibidir. Geçmişini arama eylemi çoğunlukla bir ceza gibi bir bilinmezlik içinde insanın karşısında dikilip duruyor. İnsan belki de bunun için kaçıyor kendinden........

© Milli Gazete