Kur’an ve Sünnet eğitiminden geçen delikanlılardan meydana gelen kurumlardan biri de tarihimizde “fütüvvet” adıyla bilinmektedir.
Bunlar, önce imanlı, âlim/bilgin, vicdanlı, cömert, namuslu, emin/güvenilen, Rabbine dost, nefsine düşman, adaletli, insaflı, yaptığı iyiliği az gören, kendine yapılan iyiliği çok kabul eden ve unutmayan, afvedici, kin hammalı olmayan, kendi görüşünü değil, İslam’ın esaslarını güler yüz, tatlı dille anlatan yiğitler yetiştirirlermiş.
“Fütüvvet” kelimesi “feta” kelimesinden türemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Hazreti İbrahim, feta/genç, yiğit olarak geçmektedir.
En güzel kadın, Yusuf aleyhisselama “gel” dediğinde “Allah’a sığınırım” diyen Yusuf aleyhisselam, feta kelimesiyle anılmıştır.
Ashab-ı Kehf, “Zalim kralın kurallarına uyarak onun kulu olmaktansa Allah’a kul oluruz” diyen o yedi kişiye “yiğitler” denmiştir.
İnkârının ateşi içinde kavrulup intikam krizlerine tutulan Nemrut, iman sarayında huzur bulan İbrahim aleyhisselamı ateşe atarak yanmasını seyredip, çığlıklarını dinleyerek içini rahatlatmak istiyordu.
Ama ateşin gül bahçesine dönüşüvermesiyle kendi yaktığı alevler kendi gönlüne doluverdi Nemrut’un.
Hocası, iyi yetişmiş bir yiğidi, Müslüman olmayan bir ülkeye gönderip kula kulluktan çıkarıp Allah’a kul olmalarını onlara duyurmak için gönderirken yiğidine sorar:
-Gittiğin yerde seni dinlemezlerse ne yaparsın?
-Sövmediklerine şükrederim.
-Ya........