Meclis’te kavga, sokakta yoksulluk |
Cumhur İttifakı cephesine baktığımızda, insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bu ülkeyi son yirmi küsur yıldır kim yönetiyor? Çünkü yapılan açıklamalara, kullanılan dile ve sergilenen tavra bakıldığında, sanki iktidar koltuğuna henüz yeni oturmuş, enkaz devralmış bir siyasi yapı konuşuyor gibi bir hava seziliyor. Öte yandan ana muhalefet cephesinde de durum pek farklı değil; en küçük bir özeleştiri emaresi dahi göstermeden, her şeyi iktidarın sırtına yükleyen, kendi siyasi başarısızlıklarını görmezden gelen bir kolaycılık hâkim. Ortaya çıkan tablo, milletin diline pelesenk olmuş “tencere dibin kara, seninki benden kara” sözünün adeta vücut bulmuş hâli ve ne acıdır ki bu iki anlayışın da ülkeye hayır getirmediği artık saklanamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Tam da bu noktada, bu milletin değerleriyle kavga etmeyen, ahlakı siyasetin merkezine koyan, günü kurtarmaya değil, yarını inşa etmeye talip olan, Millî Görüş geleneğinden süzülmüş kadrolara duyulan ihtiyaç her geçen gün daha yüksek sesle dile getiriliyor.
Meclis’te yaşananları ibretle izliyoruz. Milletin sorunlarını çözmek için gönderilenlerin, kürsüyü bir kavga alanına çevirmesi, yumruk yumruğa ringe çıkmış boksörleri aratmayan görüntüler vermesi, aslında siyasetin nasıl bir çürümenin içine sürüklendiğini de gözler önüne seriyor. Sürekli “terörsüz Türkiye” söylemi dillendiriliyor ama önce terör, Meclis’in dilinden, üslubundan, öfkesinden ve........