Evrenin içinde yer alan yaşadığımız dünyanın, evrenle birlikte doğanın belli bir düzenlerinin bulunduğu bilgisi ortalama her insanda var olagelmiştir. Bu bilgi, kimi zaman algı, kimi zaman kanı, kimi zaman inanç, kimi zaman varsayım ya da yargı veya hüküm olarak ortaya çıkmıştır. Her bir insan ve herkes için, bilgiye verilen anlam çerçevesinde bunların farklılığa ve değişikliğe uğradığını tarih başta olmak üzere bilim, kültür ve uygarlık tarihi söylemektedir. Söylemeye de devam edilecektir.

Evren ve dünya hakkındaki bilgi, bazen tasarım, tasavvur, tahayyül vb. anlatımlar yoluyla ifade edilmiştir. İfade etme de farklı usullere başvurularak gerçekleştirilmiştir. Kısaca, ifade etme usullerinin en etkili olanı sanat adı altında toplanmıştır. Tıpkı bilginin, belli niteliklere sahip olabilmesine göre bilim başlığı altında toplanmasında olduğu gibi.

Evren ve dünya konusundaki durum, insan ve toplum bakımından, hatta bazı yönlerde daha karmaşık, birçok belirsizlikleri içerir şekilde söz konusudur. Genellikle de insan ve topluma dair bilgi, evren ve doğaya ilişkin bilimlerin elde ettiği bilgiler ile kıyaslandığında, büyük ölçüde varsayımlara göre farklılaşmakta, değişkenlik göstermektedir. Sözgelimi, Batı’da “pozitif” (bazen bu kavram, 19. yüzyılda Comte’un kurmaya çalıştığı felsefe alanındaki “Pozitivizm” ile karıştırılmaktadır) bilimlerin yeni buluşlar ve ilerlemeler kaydetmesi üzerine, bu alandaki yöntemin ve verilerin insan ve topluma da uygulanması anlayışı ağırlık kazanmıştı. Bu anlayış, elde edilen veriler ve başarıların, geçmiş yüzyıllarla kıyaslanması suretiyle, insanlık için ulaşılmış en son örnek olduğu değerlendirmesini yapmıştı. Böylece evrende ve doğada meydana gelen olaylara, onların dayandığı olgu ilke ve kurallara dayanılarak, insan ve toplum hakkında da benzer sonuçlar elde edilebileceğini savunuyordu.

Fakat bizzat bilimlerin gelişmesi, kendi içinde farklılaşması gibi değişkenler sonucunda insan ve toplum konusunda, evren ve doğa bilimleri alanlarından bütünüyle farklı bir durumun söz konusu olduğu anlayışı ağırlık kazanacaktır. Bu gelişim süreci, kendi içinde düşünce, bilim sanat boyutlarıyla farklı adlandırmalara, tanımlamalara konu olacaktır. Sözgelimi düşünce alanında, özellikle 17. ve 18. yüzyılı etkilemesi bakımından “Aydınlanma” yüzyılı olarak tanımlanacaktır. Sanat alanında Klasisizm, özellikle Fransız Klasisizmi nitelendirmesi yapılacaktır. Corneille, Racine gibi önde gelen sanatçılar birer temsilci olarak görülecektir.

Özetle, insan ve toplum konusunda ileri sürülmüş, sürülen ve sürülecek görüşler, bilgiler, değerlendirmeler, yorumlar, açıklamalar ve irdelemeler, zaman ve dönemlerin şartları, imkânları, doğruları ve yanlışları içerir bilgilerin bir toplamıdır. Bu bilgilerin ait oldukları alanlara, onların başvurdukları yöntemlere, oluşturdukları kurallara ve kurumlara kazandırdıkları anlam, işlev ve önemler, sürgit aynı kalmamışlardır, kalamazlar da. İnancın her zaman ve mekânda geçerli anlam içerdiği ilkeler, yani dinin insana önerdiği itikat esasları diye tanımlanan umdelerinin değişmezlik nitelikleri saklı kalmak üzere, bunların anlaşılması, yorumlanması, uygulanması zaman ve şartlara bağlıdır. Bu da bilginin üretilmesi, yenilenmesi, ayıklanması, yeniden kurulması ve insan ve toplumu kuşatıcı niteliğe ulaştırılması gibi süreçleri kapsar. Mesela, bir dönemin adalet anlayışı ve uygulamasını yönetiminde ve kişiliğinde sembolleştirmiş bir dönemi ve kişiyi örnek almak başkadır, salt bunlara sadece öykünmek ise bütünüyle başka bir şeydir. Bu konularda yeni bilgi ve onun bağlamlarını doğru bir şekilde tespit edip ona göre davranışta bulunulmadığı takdirde, insanı ve toplumu, bunların hayatlarını, ilişkilerini haklarını ve çıkarlarını sınırlandırır, ortadan kaldırır, hatta yok etmeye başlarsınız. Belki, bir süreliğine, çeşitli imkân ve fırsatlar sağlayarak bir süreliğine hoşnutsuzlukları yatıştırır, itirazları susturur, kıpırtıları, kalkışmaları bastırırsınız, ama önünde sonunda farklı, değişken, daha şiddetli şekilde ortaya çıkarlar. Kuşkusuz, bunlar varsayımdır, ama bilgi de varsayımlar sürecinden geçerek gerçeklik kazanır.

QOSHE - Varsayım - İsmail Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Varsayım

8 0
07.06.2023

Evrenin içinde yer alan yaşadığımız dünyanın, evrenle birlikte doğanın belli bir düzenlerinin bulunduğu bilgisi ortalama her insanda var olagelmiştir. Bu bilgi, kimi zaman algı, kimi zaman kanı, kimi zaman inanç, kimi zaman varsayım ya da yargı veya hüküm olarak ortaya çıkmıştır. Her bir insan ve herkes için, bilgiye verilen anlam çerçevesinde bunların farklılığa ve değişikliğe uğradığını tarih başta olmak üzere bilim, kültür ve uygarlık tarihi söylemektedir. Söylemeye de devam edilecektir.

Evren ve dünya hakkındaki bilgi, bazen tasarım, tasavvur, tahayyül vb. anlatımlar yoluyla ifade edilmiştir. İfade etme de farklı usullere başvurularak gerçekleştirilmiştir. Kısaca, ifade etme usullerinin en etkili olanı sanat adı altında toplanmıştır. Tıpkı bilginin, belli niteliklere sahip olabilmesine göre bilim başlığı altında toplanmasında olduğu gibi.

Evren ve dünya konusundaki durum, insan ve toplum bakımından, hatta bazı yönlerde daha karmaşık, birçok belirsizlikleri içerir şekilde söz konusudur. Genellikle de insan ve topluma dair bilgi, evren ve doğaya ilişkin bilimlerin elde ettiği bilgiler ile kıyaslandığında, büyük ölçüde varsayımlara göre farklılaşmakta, değişkenlik göstermektedir. Sözgelimi, Batı’da “pozitif” (bazen bu kavram, 19. yüzyılda Comte’un kurmaya çalıştığı felsefe alanındaki “Pozitivizm” ile karıştırılmaktadır) bilimlerin yeni buluşlar ve........

© Milli Gazete


Get it on Google Play