Balyoz ve hukuk

Amaç ve işlevleri bakımından "balyoz" ve "hukuk" tam bir karşıtlık oluştururlar. Bir defa "balyoz"un varlığı bütünüyle maddidir. Demir ve ağaçtan yapılmıştır. Buna karşılık "hukuk", özü itibariyle soyuttur. Norm ya da kural halinde somutlaştığında, yani dil aracılığıyla ifadeye döküldüğünde bile bu niteliğini sürdürür. Onun için Hukuk Felsefecileri "hukuk idesi", "adalet idesi" deyimini kullanırlar. İdealist ya da maddeci felsefi öğretilerde hukuk, adalet, hak gibi hukuki kavramlara soyut öz yüklemek durumunda kalmışlardır. Özellikle maddeci öğretiler bile hukuku, adaleti, hakkı, bir üst yapı kurumu olarak nitelendirirlerken, mahiyet, amaç ve işlevlerini maddi olarak ifade etmezler, edememişlerdir.

Böyleyken "hukuk" ile "balyoz" arasında anıştırma (analoji) yapılması, öyle anlaşılıyor ki, sonucu, meydana getirdiği etki bakımından bir benzetme yapılıyor. Ancak bunun algılamaya ait bir benzetme olduğu açıktır. "Balyoz", genel bir anlatımla, denetim altına alınmamış, dizginsiz ve orantısız, deyim yerindeyse "kaba gücü" simgeler. Çoğunlukla da olumsuz niteliğiyle "yıkıcılık" "balyoz"un bir bakıma hem amacını hem de işlevini ifade eder. "Hukuk" da, teknik anlamıyla bir "zecir"i, yani bir zorlamayı içerir. Nitekim hukukçular başta olmak üzere, sosyologlar, hukuk sosyologları ve diğer sosyal bilimciler bir hukuk normunun başat niteliği olarak "zecir"e vurgu yaparlar, hatta bazıları belirgin nitelik olarak bunu ayırt edici özellik sayarlar. Örf-âdet, görgü ya da moda kurallarının "zecir" unsurundan yoksun olmaları dolayısıyla hukuktan ayırırlar. Hatta ahlak kuralını da bu kategoride değerlendirenler çoğunluktadır (Geniş bilgi ve........

© Milli Gazete