Asrın hıyaneti

Şimdilerde memleketin hali pür melali, Latin işi pembe dizi kıvamında seyreder. Belki aşk yoktur, durgunluk yoktur ama ihtiras, ihanet, entrika, yolsuzluk, uğursuzluk ne ararsan bulunur derde devadan gayrı. İthal televizyonların yavaş yavaş renklendiği zamanların yine ithal pembe dizi furyası gibi, aynı iştiyak ve de hevesle vatandaş telefonuna sarılır. O zamanlar her eve yerleştirilen televizyonlar nasıl terakkiden sayılmışsa şimdi de her durum ve an için telefondan yayın açıp cümle âlemi yaşadığına ikna etmeye çalışmak tekaddümden sayılır. Yoksul, şayet açlıktan ölmeyecek kadar mecale sahipse yayın açıp gelir elde etmeli; cahil şayet cehaletten ölmemişse sokak ortasında bir mikrofona tutunup sağdan soldan işitip derlediği kavramlardan saçma sapan laf salatası yapmalıdır. Evet zırva tevil götürmez. Lakin yaşanmakta olan, hayata geçmiş, yaşama işlenmiş, yerleşip genleşmiş zırvayı, saçmalığı, absürdü çoktan aşmışsa, bu freni patlamış Morris kamyon gibi baş aşağı gittikçe hızlanan memlekete, ahalisine, güruhuna esefle bakılır. Bizzat onlara esefle bakılır, çünkü yıllardır işaretlenip ifşa edilen kişilere aynı güruh halihazırda hayranlıkla bakar. Sisi dense Filistin için, adalet dense başörtüsü için, yolsuzluk dense Ayasofya için avuntusu hazırdır. Tarım adına üretimin vahametinden söz edilse üreticinin birilerinden ücret alıp malını döktüğünü, yaktığını, telef ettiğini söyleyebilen tipler bulunur. Artık hayreti celp edecek muhabbet alabildiğine eksilmiş, anlamlar bağlamından koparılmış; gayrı işimiz........

© Milli Gazete