Kul Daima Rabbine Muhtaçtır!

Rabbimizin bir ism-i şerîfi de ‘’es-Samed’’dir. Bu isim, herkesin kendisine muhtaç olduğu, ama kendisi ise hiçbir kimseye muhtaç olmayan anlamına gelmektedir. Kullar, sonradan olma (hâdis) nitelikleriyle yaratıcılarına daima muhtaçtır. İhlas Sûresi tefsirinde Şeyhulislam Ebu’s-Suûd Efendi (r.aleyh) Rabbimizin bu ismine dair şu tespitte bulunur: ‘’…Sonra bu ikinci cümlede de, Allah, samediyyetini beyân etmiştir ki, samediyyet, O'nun mâsivâdan (Allah'ın gayrisinden) zâti istiğnasını ve bütün mahlûkların, vücutlarında (var olmalarında), bekalarında (varlıklarını sürdürmelerinde) ve diğer hallerinde O'na muhtaç olmalarını gerektirmektedir…’’[1] O halde kulun Rabbine karşı böbürlenmesi, isyana sürüklenmesi asla makul değildir. Çünkü Allah Teala alemlerden müstağnidir.[2] İmtihan ediliyorsak bu bizim faydamıza olacak büyük bir nimetin tahakkuku içindir. Seyyid Kutub’un (r.aleyh) ifade ettiği üzere Allah Teala, mü'minlerin zorluklarla denenmesini öngörüyorsa, meşakkatlere katlanabilmeleri için nefisleriyle cihad etme yükümlülüğünü getiriyorsa, bunda güdülen amaç; onların hayatlarının insana yaraşır bir düzeye gelmesi, ahlaki ve ruhsal olgunluğa erişmeleri, dünya ve ahirette iyilik elde etmeleridir.[3] Özetle; Rabbimiz bize muhtaç değildir. Kul- Allah münasebetinde muhtaç olan taraf kuldur.

Herhangi bir fert yahut toplum Allah Teala’nın dinine hizmet ediyorsa bu durum o fert yahut toplumu yüceltir, dünya ve ahirette saadete eriştirir. Ama tam aksi tavra bürünenleri de dünya ve ahirette hüsran beklemektedir. Tarih nice toplumların aziz iken zelil olduğuna tanıklık etmiştir. İzzeti İslam ile bulanlar, İslam’dan yüz çevirince zelil olmuşlardır. İzzetin sancağı ise yere düşmemiş başka toplumlara........

© Milli Gazete