Kötülüğe göz yummayalım!

İnsanoğlu tabiatı gereği hata eder, günaha girer. Peygamberlerden başka hiç kimse ismet sıfatına sahip değildir. Lakin hataya düşen günah işleyenin bu hal üzere ısrar etmesi, günahı topluma yaymaya çalışması farklı bir konudur. Burada Allah Teala’ya karşı bir meydan okuma vardır. Bu durumda müslümanlar asla sessiz kalamazlar. İyiliği emretme kötülükten sakındırma sorumluluğunu yerine getirirler. Çünkü ümmet-i muhammedin vasfı Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade edilir: ‘’ Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.’’[1]

İmam Kurtubî (r.aleyh) âyetin tefsirinde şöyle der: ‘’ İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz âyeti, bu ümmete, bunu yerine getirdikleri ve bu niteliğe sahip oldukları sürece bir övgüdür. Eğer, kötülüğe karşı çıkıp onu değiştirmeyi terk edecek, kötülüğü işlemek üzere birbirleriyle anlaşacak olurlarsa, o takdirde bu övgüyü hak etmezler, bunun yerine yerilirler. Bu, onların helâk edilişlerine de sebep teşkil eder.’’[2] Yani fert ve toplum olarak müslümanlar iyiliği ikame edip, kötülükten sakındırdıkları müddetçe ‘’hayırlı olmak’’ ile nitelendirilirler. İçinde bulunduğumuz süreçte ‘’ne kadar hayırlıyız?’’ sorusunu sorup gerekli muhasebeyi yapmak hepimizin boynunda bir borçtur. Belirtilmesi gereken diğer mühim bir nokta da iyilik ve kötülüğün ne olduğunu bilmekle alakalıdır. İyilik ve kötülüğün ne olduğuna dair ilim tahsil etmemiş, en azından asgari malumat sahibi olmamış bir kimsenin iyiliği emretme kötülükten sakındırma adına kaş yapayım........

© Milli Gazete