İslam’ın Kadrini Bilmek

İslam nimeti her kulun şükrünü ifâ etmesi gereken en büyük ilâhi lütuflardan biridir. Zira bu nimetle elde edilen kazanç her türlü menfaatten daha âlidir. İşin sonunda ebedi alemde huzur ve sükûna ermek vardır. Kişiye dünyanın bütün nimetleri verilse ama ahiret sermayesi elinde yoksa varlıklı değil yoksuldur. Keza kişiden dünyanın tüm menfaatleri esirgense ama ahiret sermayesi elindeyse yoksul görünse de varlıklıdır.

Nankörlük, şeytânî bir vasıftır. Nitekim şeytan Allah Teala’nın kendine lütfettiği nimetleri göz ardı etmiş, Rabbine karşı nankörlük etmiştir. Nitekim emre itaat etmemek, vefasızlık göstermek nankörlükten başka bir şey değildir. Allah Teala âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: ‘’ Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır.’’[1] Yani Cenâb-ı Hakk katında geçer akçe bu dindir. Kim ki bu dini benimsemez, hayatını bu dine göre dizayn etmezse Allah katında olmayan bir şeye tutunmuş olmanın hüsranını yaşayacaktır. Düşündüğümüz zaman insanı var eden Allah Teala’dan yüz çevirmesi, hem dünyada hem ahirette hüsran sebebidir. Çünkü insanı insan eden meşruiyet kaynağını yitirmek tam anlamıyla varoluşsal bir krize kapı aralar. İçinde bulunduğumuz asırda da insan varlık krizi yaşamakta, bir türlü buhranlarından kurtulamamaktadır. Zira ortada olan nankörlüktür. Nankörün huzuru olmayacaktır. Yani hidayet tek bir biçimde ortaya çıkmaktadır. O da İslâm biçiminde gerçekleşmektedir. Bu gerçekliği ve bu yapısıyla İslâm..Bunun........

© Milli Gazete