Bugün değilse ne zaman?

Mü’minlerin iman ettikleri esaslar etrafında birleşmesi bir lüks değil, zarurettir. İslam dinine boyun eğen herkesin aynı inancı paylaştığı kardeşini sevmesi, yanında olması, zalimlerin acımasızlığına terk etmemesi keyfe keder bir tasarruf değil, farzdır.

İslam dini arzu ettiği toplumun birlik ve beraberliğini, öngördüğü akide temeli üzerine inşa eder. Ne ırk ve renk ne makam ve mevki ne sosyal ve iktisadi statü İslam’da nazar-ı itibara alınan bir toplum inşası yöntemi değildir. Dolayısıyla aynı safta omuz omuza namaza duran onlarca farklı katmana mensup insan görmek İslam nazarıyla hayata bakan için şaşılacak bir şey değildir. Ölçü bellidir. Etrafında kenetleneceğimiz şey ortağı ve benzeri olmayan, alemlerin Rabbi olan Allah Teala’nın emirleridir.

Rabbimiz âyet-i kerîmede inananlara seslenerek şöyle buyurur: ‘’ Kâfirler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar.’’[1] İman edenlerin bir ve beraber olmamaları, bölünmüşlükleri, çatışmaları yeryüzünde bugün şahit olduğumuz, ayyuka çıkan zulüm ve tuğyanın en temel sebebidir. Şüphe yok ki düzenli olan batıl, düzensiz olan hakka galip gelir. Sürekli şikâyet ettiğimiz fesat ve bozgunun çözümü gayet nettir. Tevhîd-i efkârı sağlayanların tevhîd-i ef’âli de sağlamaları yegane çözümdür. İmâm Fahreddîn er-Râzî (r.aleyh) âyet-i kerîmenin tefsirinde şöyle bir tahlilde bulunur: ‘’Bu fitne ve bozgun birkaç yönden izah edilir:

1)........

© Milli Gazete