Bitmeyen Cihâd: Nefisle Mücadele!

İnsanoğlu kuvve-i akliyye, kuvve-i ğazabiyye ve kuvve-i şeheviyye olmak üzere nefsinde temerküz eden üç temel hususiyete sahiptir. Bunların vahiy doğrultusunda terbiye edilmesi, doğru yola sevk edilmesi her insanın kendi içinde vereceği mücâhede ile olur. İnsanın fert olarak kabulü bu hususiyetlerin tezkiyesine/terbiyesine bağlıdır. Günümüzde her insanın ‘’birey/fert’’ olarak vasıflandırılması kanaatimce doğru değildir. Kendinde olmayan, nefsin isteklerine tâbi bir hayat süren kimse, şahsiyetini teşekkül ettiremediğinden ötürü bu vasfı hak etmiyordur.
İbn-i Ataullah el-İskenderi (kuddise sirruhu) nefsin hakikati bağlamında şöyle bir şey ifade eder: Her bir günahın, gafletin ve lüzumsuz arzunun kaynağı, nefsini beğenmek ve ondan râzı olmaktır. Her bir taatin, basiretin, uyanıklığın ve iffetin temeli ise nefisten hoşnut olmamaktır. Nefsine karşı uyanık ve ondan hoşnut olmayan bir câhille beraber olman, kendini beğenen ve nefsinden râzı olan bir âlimle beraber olmandan daha hayırlıdır. Hangi ilim bir âlimi kendi nefsinden râzı edebilir? Böyle bir ilme, ilim denilebilir mi? Yine hangi cehâlet, sahibini nefsine karşı tayakkuza geçirip ondan hoşnutsuzluk doğurabilir? Böyle bir cehâlete cehâlet denilebilir mi?

Demek ki kişi önce kendi şahsiyetinin teşekkül etmesine mâni olan nefsâni hastalıklarını izaleye........

© Milli Gazete