Vahyin indiği dönemlerde, dünyayı küçük bir köye dönüştüren teknoloji ve dijital araçlar yoktu… Fakat iyi ile kötü arasında yaşanan çatışmalar tarihin her döneminde olduğu gibi o zamanlar da mevcuttu. Ekonomik ve siyasi gücü ellerinde tutan hâkim sınıf tahakküm altında tuttukları zayıflara karşı ezici bir tavır sergiliyor ve onların emeğini sömürüyorlardı. Bugün dünyaya kin ve şiddeti yayan karanlık zihniyet o zamanlar kabilecilikle öne çıkıyor ve putlar üzerinden elde ettikleri ekonomik imkânları kaybetmemek için bütün değerleri ayaklar altına alıyorlardı. Zamanın kapitalistleri putların kendilerini kayırdığına inanıyor ve yoksulların ekmeğini, emeğini, gücünü sömürüyorlardı.
Gençlerin sorunları bugün olduğu gibi o günlerde de vardı… Ancak onları hayattan koparacak dijital araçlar olmadığı için bir araya gelerek sıcak bir ilişkiler kurabilmek mümkündü. Nitekim Hz. Peygamber gençlerle yakın ilişkiler kurmuş, ahlaken olgunlaşmaları için yön göstermiş ve onlara yeteneklerine uygun roller vermişti. Bugün gençlerle yakınlık kurabilmek için daha fazla çaba göstermek ve daha verici olmak gerekir. Yani gençlere ulaşabilmeniz için içinde bulunduğunuz çağın mizacını ve bu mizacın çocuklar üzerinde bıraktığı etkileri dikkate almak zorundasınız…
Şu günlerde din eğitimi veren arkadaşların, “Gençleri camiye çekemiyoruz” ifadeleri ile karşılaşıyoruz fakat ne ilginçtir ki arkadaşlar bunun sorumlusu olarak sadece gençleri görüyorlar. O yüzden genç kuşakla aralarındaki kopukluğu onaracak bir çaba içinde olamıyorlar. Peki, bizim ilk evvela kullandığımız buyurgan dili sorgulamamız gerekmez mi?
Kardeşlerimiz kendilerine dönüp şu soruyu sormalıdırlar: Gençler neden sakallı amcalarla karşılaştıklarında ürküp ortamdan uzaklaşıyorlar? Acaba çocukluk döneminde bu amcalar tarafından camilerden kovulmuş, horlanmış, azarlanmış olabilirler mi? Yaşlılara hürmeti bir borç biliriz ancak onlar da yaşlarının getirdiği bilgelik, incelik ve merhametleri ile hareket edip genç kuşağın kalbine değebilmelidirler. Aksi takdirde elinizdeki sopayla bu çocuklara hiçbir zaman hükmedemezsiniz bu mümkün değil.
Hoşnut olmadığınız bir durum olsa da bugünün çocukları soru sormaktan kaçınmıyor, her şeyi sorguluyor ve kolay ikna olmuyor, makul cevaplar bekliyorlar… Bu sizi korkutmamalı… Bırakın çocuklar sorularını özgürce sorsunlar… Siz seven, kucaklayan, kuşatan bir yaklaşımla hareket edin ve onları dinleyin… Farkında mısınız? Onlara değer vermediğiniz ve küçümsediğiniz için muvaffak olamıyorsunuz… Muvaffak olamadığınız için de onların sadece giyim kuşamlarına, hâl ve hareketlerine odaklanıyor ve vurdukça cennetten bir köşk kaptığınızı sanıyorsunuz. Yanılıyorsunuz… Kalpler şiddetle değil sevgi ile fethedilir… Cennete uzanan yollarda da sevgi ve merhamet kokan çiçeklerin kokusu vardır…
Dijital araçların kucağına doğan çocuklara ulaşmak elbette kolay olmayacak bunu kabul ediyoruz… Fakat işinizi kolaylaştıracak “sevgi” gibi güçlü bir iksire sahipsiniz… Sevginiz siz verdikçe artıyor ve arttıkça muhatabınıza daha da yakınlaşıyorsunuz… Sevgi çocuklarınızla aranıza döşenen demir barikatları delip geçiyor ve iletişiminizi güçlendiriyor. Sevgi vermek istediğiniz mesajın ait olduğu yere kısa yoldan ulaşmasını sağlıyor. Fakat siz bunu kullanmaktan kaçınıyorsunuz… Bilmiyorum neden!