“Ehl-i Sünnet” etiketi cennete senet midir?

Ehl-i sünnet, sözlükte, sünnet ehli; ıstılahta ise “ehl-i sünnet ve’l-cemaat” diye adlandırılan, “Hz. Peygamber (A.S.) ile ashabının dinin temel konularında takip ettikleri yolu benimseyenler” manasına kullanılır.

Bu tabir, İslam dünyasında bu yolu takip eden kişi, meşrep, tarikat, mezhep, grup ve sohbet halkalarını içine alan bir tabir olarak kabul edilir. Fırka-i naciye ve kurtuluşa götüren yol olarak benimsenir.

Gariptir ki, günümüzde ehl-i sünnet içinde bulunduğu kabul edilen bazı ilim adamları, bazı tarikat şeyh ve müritleri, hoca diye adlandırılanların bazıları sünnete aykırı ve “ehl-i sünnet” vasıflarına hiç de uygun olmayan tutum ve davranış içinde bulunmaktadırlar.

Biz bunlardan bazılarının vasıflarını sayalım, bu vasıfların kimlere uygun olduğuna okuyucu karar versin.

Sultan sofralarına abone olanlar ya da sultanın “kise-i hümayunundan” beslenmeye alışanlar. Bunlar sultana İslam’ın hükümlerini hatırlatmak yerine sultanın buyruklarını İslam’a uydurmaya çalışan ilim adamı etiketli ya da tarikat şeyhi kisveli kimselerdir.

Makam, mevki, itibar ya da ihale peşinde koşanlar. Bunlar adeta deizmin bir çeşidine müptela olmuş kişilerdir. İslam’ın hükümleri iktidar sahipleri için değil de, halk için geçerli imiş gibi bir anlayışın sahibidirler. Bunlar makam ve mevkilerini korumak için “kebaire” bile fetva vermekten çekinmezler. Mesela günah-ı kebairden olan “faiz” bunların dilinde isim değiştirerek meşru ve........

© Milli Gazete