Tarihimizi, kültürümüzü ve Ayasofya’mızı murdar etmeyin!

Bizler insanlık tarihinin belki de en mazlum, en mağdur milletiyiz. Düşünün siz, üzerimize öylesine oyunlar oynanmış ki bin yıllık şanlı tarihimiz ve yüzlerce zaferlerimiz unutturulmuş; en mühimi, ebedî saadet yolları kapatılmak istenmiş; tarihimize, kültürümüze, mânevî değerlerimize darbe üstüne darbe indirilmiş. Bu darbelerin tesiriyle nice nesiller, imanını, inancını, tarihî ve kültürel değerlerini kaybetmiş. Buraya kadar yazdıklarımızı açmaya kalkışsak yüz ciltlik kitap yazabiliriz. Sözü fazla uzatmadan, elinde imkân olan bütün ilgililerden istirham ediyoruz: Lütfen, tarihimizin, kültürümüzün ve Ayasofya’mızın murdar edilmesine izin vermeyin!

Haydi özel kanallara bizim gücümüz yetmez, ancak bir vatandaş olarak bizim de hissedarı olduğumuz TRT’nin yapımcılarına bizler de bir çift söz söyleyebiliriz. “Mehmed: Fetihler Sultanı” dizisinin bir bölümünü seyrettim. Yeniçeriler isyan ediyor. Zannedersiniz Sırp ordusu. Şehre dalıyorlar, vuruyorlar, kırıyorlar, öldürüyorlar, yağmalıyorlar. Evet tarihte, “buçuk tepe vak’ası” var. Ancak böylesine barbarlık yok. Bu orduyla mı cihada çıkılacak? Hele de İstanbul’un fethine… Tarihî vak’adır. Fatih, Edirne’de tebdil-i kıyafet ederek alışverişe çıkar. Bir dükkândan peynir, zeytin alır. Yağ ve bal da ister. “Ben siftah ettim begüm. Bitişikteki komşum siftah etmedi, onu da ondan alın” der. Fatih, “Bu şuurda olan insanlarla ben dünyayı fethederim!” der. Gerçek bu. Ordu da bu şuurda. Yeniçerilerin ayaklanması olmamış mı? Olmuş. Devletin içerisinde hainler olmamış mı? Olmuş. Ancak bunu abartmaya ne gerek var. Hele hatun kısmını ön plana çıkarmaya, harem hayatını nazara vermeye ne lüzum var. Bütün bunlar tarihî hakikatlere ters. O devirde değil........

© Milli Gazete