Biz adına Anadolu dediğimiz bu vatana 1071’de ayak basmıştık. Malazgirt’te mağlup ettiklerimizi daha sonraları defalarca mağlup ettik. Biz hedefimizden vazgeçmedik, onlar da mücadelelerinden vazgeçmedi. Mücadelemiz işte o günden bugüne devam ediyor. Onların hedefi belli; bu vatan… Bu vatanı elimizden almak için akla hayale gelmedik oyunlar sergilediler. Son olarak, Lozan’daki temsilcileri; “Biz onları ruh cephesinden öldürdük!” dedi.

Biz mü’miniz, muvahhidiz; bizi yaratan Rabbimiz, bizi öldükten sonra diriltecek. Biz bura, “Ve’l ba’sü ba’de’l mevt” diyoruz. Yani “ölümden sonra diriliş”. Bu dirilişe inanmak imanın temel esasıdır. Biz bu yazı serimizde “Ve’l ba’su gable’l mevt”ten bahsedeceğiz. Yani “ölümden önceki diriliş”ten… Kastımız, ruhen dirilmek… Bizi ruhen öldürmüşlerdi ya da öldürmek istemişlerdi. Biz ise ruhen dirilmenin peşindeyiz.

Rabbimiz, kıyametin ardından, “Muhyî” ismiyle tecelli buyuracak ve hepimizi haşir meydanında toplayacak. İşte o andan itibaren ebedî hayat safhası başlayacak. Yani ölümün olmadığı bir hayat. Haşir meydanında sonuna kadar bekleyenler, elli bin sene bekleyecek. O meydanda mizan kurulacak, amel defterleri verilecek, Havz-ı Kevser’den su içenler olacak, Livâü’l Hamd altında toplananlar kurtulacak. Sekiz sınıf insan Arş’ın gölgesi altında gölgelenecek. Sırat köprüsünden geçilecek. Neticede insanlar ve cinler ebedî hayatın mekânları olan ya Cennete ya da Cehenneme girecekler… Biz hâlâ bu dünyadayız. Bu dünya ve bütün müştemilatı Rabbimizin mülkü. Üzerinde yaşadığımız bu topraklar da Rabbimizin mülkü. Nasıl bu vücut bize emanetse, bu topraklar, bu mülk de emanet. Biz bu mülkün bekçisiyiz. Vücut mülkünü korumakla mükellef olduğumuz gibi bu mülkü, yani bu vatanı da korumakla mükellefiz. Bunun için ayakta dik durmamız lazım. Bu dik duruş ve bütün müdafaa unsurları için de ruhen diri olmalıyız. Ancak ruhen çok yaralıyız, hatta o cihetten ölüme yakınız.

Rabbimiz nasıl Muhyî ism-i şerifinin tecellisiyle bizi diriltecekse, ruhumuzu diriltecek olan da Rabbimizdir. “Hâdi” O’dur. Yani hidayeti verecek olan O’dur. “Kâdir” O’dur. Yani güç ve kuvvet O’nun elinde olduğu gibi, gücü ve kuvveti verecek olan da O’dur. Elhasıl; Melik, Müheymin, Aziz, Cebbar, Mütekebbir, Bâri, Fettâh, Bâsit, Râfi’ O’dur. Bizim bu yazımız ve bundan sonra yazacaklarımız ancak bir duâdır. Günahkârız. Ancak bu yazıları okuyan samimi ve muhlis kardeşlerimizin duâsı hürmetine ve bereketine Rabbimizden istiyoruz, niyaz ediyoruz: “Ya Rab, Malazgird’in intikamını almak isteyenlerin yıllar yıllar boyunca ruhlarımızda açtıkları yaralara şifa ver. Bizlere güç ver, kuvvet ver, maddî ve manevî sıhhat ver. Cihad şuûru ve azmi ver. Yeniden ayağa kalkalım, hem bu vatanımızı, hem Senin mülkün olan diğer beldeleri küffârın elinden kurtaralım. Za Mâlike’l Mülk! Ya Zü’l celâli ve’l ikram! Ya Müfettihe’l Ebvâb!”

Bizim burada yazacaklarımız hikâye değil, masal değil, roman değil. Bütünüyle gerçekler olacak. Bu yazılarımızı, İ’la-yı Kelimetullah’ı, bu vatanın ve bütün İslâm beldesinin bekasını düşünen, ümmetin derdini kendine dert edinenler okusun. “Benim durumum iyi, keyfimizi bozma” diyenlere, Yavuz Sultan Selim’in dediğini deriz. “Onlar gerü karularının yanına dönsünler!” Biz yola çıkmışız, yürüyeceğiz. Ancak önce tedavi olacağız. Kim veya kimler bizi hançerledi, zehirledi, tekmeledi, yumrukladı, hangi zehri şırınga etti, hangi yanlış ilaçları verdi? Bizi ruh cephesinden öldürmek için hangi oyunları sergilediler, hangi planları devreye koydular? Bunları tespit edeceğiz.

Tedavi yollarını arayacağız: Hangi eczaneye müracaat etmeliyiz? Hangi doktora gitmeliyiz? Hangi ilaçları kullanmalıyız? Nekahet devresi ne kadar sürer? Kolumuzu kanadımızı kırmışlar. Bu kırıkları tedavi etmek lazım. Vücudumuzun içinde cerihalar var. Bu yaraların iyileşmesi lazım. Doublier’le güreşebilmek için önce Koca Yusuf cesametinde ve metanetinde olmak lazım.

Hele bir sıhhatimize kavuşalım, gör ne güreşler olacak. Haydi bre pehlivan! Allah Allah illallah!..

QOSHE - Diriliş Destanı (1) - Burhan Bozgeyik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Diriliş Destanı (1)

6 0
09.06.2023

Biz adına Anadolu dediğimiz bu vatana 1071’de ayak basmıştık. Malazgirt’te mağlup ettiklerimizi daha sonraları defalarca mağlup ettik. Biz hedefimizden vazgeçmedik, onlar da mücadelelerinden vazgeçmedi. Mücadelemiz işte o günden bugüne devam ediyor. Onların hedefi belli; bu vatan… Bu vatanı elimizden almak için akla hayale gelmedik oyunlar sergilediler. Son olarak, Lozan’daki temsilcileri; “Biz onları ruh cephesinden öldürdük!” dedi.

Biz mü’miniz, muvahhidiz; bizi yaratan Rabbimiz, bizi öldükten sonra diriltecek. Biz bura, “Ve’l ba’sü ba’de’l mevt” diyoruz. Yani “ölümden sonra diriliş”. Bu dirilişe inanmak imanın temel esasıdır. Biz bu yazı serimizde “Ve’l ba’su gable’l mevt”ten bahsedeceğiz. Yani “ölümden önceki diriliş”ten… Kastımız, ruhen dirilmek… Bizi ruhen öldürmüşlerdi ya da öldürmek istemişlerdi. Biz ise ruhen dirilmenin peşindeyiz.

Rabbimiz, kıyametin ardından, “Muhyî” ismiyle tecelli buyuracak ve hepimizi haşir meydanında toplayacak. İşte o andan itibaren ebedî hayat safhası başlayacak. Yani ölümün olmadığı bir hayat. Haşir meydanında sonuna kadar bekleyenler, elli bin sene bekleyecek. O meydanda mizan kurulacak, amel defterleri verilecek, Havz-ı Kevser’den su içenler olacak, Livâü’l Hamd altında toplananlar kurtulacak. Sekiz sınıf insan Arş’ın gölgesi altında gölgelenecek. Sırat köprüsünden........

© Milli Gazete


Get it on Google Play